Okulda özellikle lise 3'te başıma bela olan sorundu odaklanamamak. Matematik sınavına girerdim. 10 tane soru olurdu. Birinciyi yapardım, sonra beşinciye atlardım. Canım soruları çözmek istemiyor gibiydi. Soruların çözümünü bulduğum halde çözümü yapmak istemediğim oldu. Veya soruyu bir bu ucundan bir o ucundan çözer, en sonunda yarım bırakır başka soruya geçerdim. Sonra o yarım bıraktığım soruya döner, çözümü devam ettirmeden direkt siler, yeni baştan çözerdim. Böyle baştan sağma bir şekilde 45 dakikayı doldururdum. Konuyu bildiğim halde böyle bir durum olurdu. Sınıfın en çalışkan çocuğu ise sınavı 15 dakika bitirir kalan zamanda kağıdın üzerine yatardı.

YGS Denemelerinde de her ne kadar üniversite kazanmaya istekli olsam da aynı sorunla karşılaştığımı hissettim.

Odaklanmak, konsantrasyon, fokus zart zurt ne derseniz artık, aslında oldukça önemli, üzerinde düşünülüp tartışılmış bir şey. Yoganın temellerinden. Tüm o budist, hinduist felsefelerin önemli ögelerinden. Kaçamak yazıyorum çünkü daha detaylı bir bilgim yok. Sadece "Ferrasini Satan Bilge"den okuduğum kadar.

Odaklanma üzerine bir ton kitap var. Ama odaklanamıyorum, bari nasıl oluyormuş öğreneyim diye kitap okumanıza gerek yok. Çözüm sizde, bu sene yaşayacağınız diğer her sorun gibi, çözüm hatayı görüp hatadan dönebilmek. "Ferrarisini Satan Bilge" ferrasini satıp himalayalara kaçan bilgenin, şaşırtıcı bir şekilde orada donup gebermek yerine gençleşip evine dönüp öğrencisi olan avukata nasıl değiştiğini disiplinlerle anlatmaya çalışmasını ve öğrencisinin ona son derece gerizekalıca sorularla karşılık vermesini konu edinmekte. Bilgemiz embesil arkadaşın odaklanabilmesi için "Bir güle bak ve sadece onu düşün (fiziksel özellikleriyle, ya da nasıl düşünüyorsanız öyle)" şeklinde bir egzersiz veriyor. (Bu kadar değil tabii, yazar 2 paragraf şey yazmış bunun üzerine, hepsini yazamıycam.) Bu egzersiz işe yarayabilir evet, bunu evde canı sıkılıp hayatımı değiştirmeliyim kişisel gelişime önem vermeliyim diyip bir kitaptan medet uman ev kadınları yapabilir.

Bizim yapacağımız şey farklı. Biz sorunlarımızı "düşünerek" aşacağız. Şöyle örnek vereyim, bu blogta yazılanların hepsi bizzat kendim sorunlarımı çözmeye çalışmamla  edindiğim tecrübelerden ibarettir.
"Attım hafızada bilimsel şeylerden bahsettin o bilgiler sana vahiy mi geldi?" Hayır, onlar benim "bilgilerimi hafızamda tutamamdan dolayı yaptığım kaynak taraması sonucu ulaştığım bilgiler"dir. Şu anda sizde odaklanamadığınız için kaynak taraması yaptınız, ve bu yazıyı okuyorsunuz. Bütün sene yapmanız gereken bu, hatalarınızdan ders çıkarmak ve sorunlarınızı bulup çözmek için uğraşmak. Aynı hatayı iki kez yapmamak, aynı sorunu sürekli üzerinizde taşımamak.

Laf salatasından sonra asıl söyleyeceklerime geleyim. Odaklanamamanın çözümü sizde, kitaplarda değil. İsterseniz şimdi bunu okumayı bırakıp sorunu kendiniz çözebilirsiniz, çözersiniz de. Ben işinizi kolaylaştırmak için birkaç tavsiye vereceğim.

Odaklanmak "Herşeyi bir kenara bırakıp, tek bir düşüncenin peşinden gitmek." olarak tanımlanabilir. (Bu tanımı ekşi sözlükte buldum ve çok hoşuma gitti.) Beyin aynı anda şeyler düşünemez (belki düşünebilir de, ama sıradan insanlar düşünemez, çok derinlere inmeyelim) ama çok kısa bir zaman diliminde bir çok şeyi düşünebilir. Söz gelimi derse oturdunuz, Isı Sıcaklık çözüyorsunuz, sıcaklık gözünüz cama çarptı. Yaz geldi hava ne kadar güzel. Bu yazı ders çalışarak getireceksiniz. Üniversite kolay kazanılmıyor malum. Eğer yazın sıkı çalışırsanız tam hayal ettiğiniz gibi Cerrahpaşa tıpa girebileceksiniz. Tıp öğrencisi olduğunuzda sizi zorlu bir 6 yıl bekliyor. Acaba söylenildiği gibi çok çalışmanız lazım mı? Ama ileride doktor olup hayat kurtarmaya başladı mı değecek. Ama doktor olmak için fizik çalışmak da nereden çıktı, lanet olsun eğitim sistemine! Doktor adamın alanı biyoloji ama matematiği iyi olan adam tıpa bir adım daha yakın. Bir de zor soruyolar akıllı bıdıklar, o LYS 1 2013 neydi öyle?? 
Bu düşünceler aklınızdan çok kısa bir sürede geçerken testiniz de öylece çözülmeyi bekler. Kendinize geldiğinizde iki dakika geçmiştir ama sadece bir soru çözmüşsünüzdür. İki dakikada bir soru demek 60 dakikada 30 soru 240 dakikada 120 soru yani 4 saatte ancak 120 soru çözebiliyorsunuz 400 soruyu bulmak için en az 12 saate ihtiyacınız var eyvah nasıl 12 saat dayanabileceğim ben?? Tebrikler 2.kez düşüncelere daldınız bu arada boşa harcadığınız vakit 3 dakika oldu. Dakikalar böyle katlanarak boşa gidecek ve odaklanamamanız derslerinizde verim kaybına yol açacak. Deneme sınavlarındaki zaman kayıplarına değinmedim bile.

Odaklanmanın nasıl bir şey olduğunu buradan anladınız ama biraz daha açayım. Önünüzdeki teste odaklanarak, yani sadece testin üzerindeki şeyleri düşünüp başka hiçbir şey düşünmeden, soruyu hızlı okuyup (ama kelime atlamadan, dikkatlice ve anlayarak) çözümü de acele etmeden ama yaymadan yaparak kısaca teste boğulup dış dünyadan  ideal öğrenci tipine ulaşabilirsiniz. Odaklanmazsanız, yani testte soruyu okurken yavaş okursanız, okurken aklınıza bir şeyler gelirse (akla bir şeyler gelmesinin sebebi zaten) çözümü yaparken aklınız başka yerlere kaydıysa veya test çözümünü tamemen bırakıp kafanızda hayaller kuruyorsanız çözmeniz gereken büyük bir sorun var.

Not: Odaklanmak sadece YGS-LYS sürecinde değil yaşamımızın tamamında gerekli ve önemlidir.

Odaklanamamanın çeşitli sebepleri var, şimdi onlar üzerinde durayım. 

1-Konuyu bilmemek ve Sıkılmak

Bilmediğiniz bir şey üzerine kafa yormaya çalışmak epey zor bir iştir. Sıkıcıdır. Zaten başta utana sıkıla baştan sağma düşündüğünüz gibi bir de en sonunda sıkıntıdan patlar düşünmeyi yani test çözmeyi tamamen bırakırsınız.

Şöyle söyleyeyim genelde sayısal öğrencileri sosyal çözerken sıkılır. Çünkü çoğu lisede dinlememiştir ve YGS için de henüz sosyal çalışmamıştır. Bu yüzden YGS denemelerine hep sıkıcı gözüyle bakılır. Sayısallar sosyal çalışmadığı gibi bir de nasolsa yorum diye sınavlarda sosyalden başarı beklerler ama daha soruları okuması onları bayar.

Bu yüzden test çözmeden önce konuya çalışmış olmalıyız. Sırf odaklanabilmek için değil zaten, testi gerçekten çözebilmek için de gerekiyor. :)

Hazır aklıma gelmişken bir örnek daha vereyim, bence uyuyor. Bu yazıyı okurken hiç sıkıldınız mı? Sıkıldıysanız bunun sebepleri şunlar olabilir; çok okuyan biri değilsiniz, ygs-lysye hazırlanmadığınız halde okudunuz, ygs-lysye hazırlanıyorsunuz ama yazı size hiç hitap etmedi, Türkçe'niz iyi değil ve okurken zorlandınız. Sonuncusunu neden yazdım? Çünkü zaman zaman İngilizce yazılar okurken sık sık bilmediğim kelimelerle karşılaştığım için okurken sıkıldığım olur. 

Sıkılmadıysanız ise konuyu biliyorsunuz yani odaklanamamak sizin için bir sorun, yazı da size hitap etti.

2-Kafadan çıkmayan düşünceler

İşte asıl olay. Odaklanamamanın temeli budur.
Bunun üzerine yazabileceğim öyle uzun bir yazı yok. Tek yol düşünceleri kafadan atmak. Kafadan atmak için ya çok sağlam bir iradeniz olmalı ya çalışma disiplininiz daha önceden var olmalı (ki daha önce de söylediğim gibi, bu blogu okuyanların %99'unun yok (aslında blogu okuyanlar diye sınırlamaya gerek yok, Türkiyedeki öğrencilerin %99'unun yok) ya da son ve kesin çare olan düşüncelerin geldiği kaynağı kafadan atmak.

Bunu "Bu yolda vermeniz gereken ödünler." isimli yazımda yazmıştım. Aklınıza bilgisayarda oynadığınız oyun geliyorsa oyunu sileceksiniz. Dizi izliyorsunuz en heyecanlı yerinde kalmışken derse oturdunuz ama aklınızdan çıkmıyor, diziyi bırakacaksınız. Her şeyi kesin olarak bırakacaksınız ki aklınızda sadece dersler kalacak. Ben öyle yaptım. Şimdi bir yılın acısını çıkarmaya çalışıyorum yaz tatilinde, aslında buna değiyor :))

Müzik de çok akıllı kalan bir şey olduğundan bu düşüncelere örnek olabilir ve ders çalışırken veya sınavlarda sık sık aklınıza gelir.

Aklınızdan atamayacağınız tek düşünce varsa o da gelecek kaygısıdır. Gelecek kaygısını geleceğe umutla bakarak çözersiniz. "Üniversiteyi kazanamassam?" yerine "Odaklanayım da üniversiteyi kazanayım." şeklinde yeneceksiniz. Pesimistliği bırakıp optimist düşüneceksiniz yani. Bazıları çıkar der ki "Ben üniversite sınavına ilk girişimde kazandım, ertesi yıl kafa rahatken öylesine girdim, daha başarılı oldum." Bunun bir sebebi de bu kaygıdır.

3-Diğer sorunlar

Uykusuzluk, açlık, susuzluk, baş ağrısı vs fiziksel sebepler. Bunları kafanızdan düşünceler atarak yenemeyeceğiniz aşikar. Önce fiziksel sorunları çözmenizi öneririm. Ha psikolojik yolla da yenebilirsiniz, Şener Şen gibi "Ben kafamdan soğuğu sildim." diyebilirsiniz. Bedenci Ekrem Bey için işe yaramadı, sizin işinize yarar mı bilinmez.

Not: Ders dinlerken sıraya yatarak veya elinizle başınıza destek yapmayın, yayılmadan rahat ve mümkünse dik oturun derse böyle daha rahat odaklanırsınız.

Sınavlarda Odaklanmak

Bir çok arkadaş deneme sınavlarını (bolluğundan ötürü) çözerken pek ciddiye almıyor. "Ben enerjimi gerçek sınava saklıyorum." gibi komik bahaneler vererek bu yazıcı boyunca tükakalığım "hatalarından ders almayan" insan sınıfına düşüyor. (Hatta "hatalarından ders almaya bile çalışmayan" insan.) 

Deneme sınavlarını gerçek bir sınav gibi çözmek zorundasınız arkadaşlar. Ben gerçek sınavda nasılsa konsantre olurum, buna konsantre olmasam da olur demek 160 dakikanızı boşa harcamak demektir. Deneme sınavlarının her biri sizin için gerçek bir sınav olmalı, soruları sınavda okuyabileceğiniz gibi okumalı, cevaplarken de gerçekten de 4 yanlış 1 doğruyu götürecekmiş gibi çözmelisiniz. Sınav sırasında düşüncelere dalmamalısınız. Sınava da gerçek sınava girmeden önceki gibi özgüven sahibi bir şekilde girmelisiniz.

Not: Yazıyı yayınladıktan sonra aklıma geldi, bir de odaklanmayla ilgili şu olguyu unutmamalısınız. Anı yaşamalı, ana odaklanmalı, biraz sonra ne olacağını düşünmemelisiniz. Şunu kastediyorum; bir konuya çalışırken aynı zamanda konuyu bitirince ne yapacağınızı, yarın okulda hangi konunun testini çözeceğinizi düşünmemelisiniz. Sabırlı olup bekleyip görmelisiniz. Kitap okuyamayanların en önemli sorunu budur, kitabı alırlar, bir yandan okurken bir yanda sayfa numarasına veya saate bakarlar. Bu odaklanma kanununa aykırıdır. :) 

Şartlanma

Aslında olumsuz bir tabir olan şartlanmayı ben bu yazımda hiçbir bilimsel dayanağı olmadan yorumluyorum ama eminimki işe yarayacak.

Düşüncelerin kaynağını kestiğiniz halde hala test çözerken rahat olamıyorsanız şartlanma yoluna gidebilirsiniz. Şartlanırken kendini şeytanın getirdiği sapkın düşüncelerden korumak isteyen dindar adam gibi davranacaksınız. Kendi kendinize sözler vereceksiniz, gerekirse yemin edeceksiniz. "Başka şeyler düşünmemeliyim, testimi çözmeliyim." "Bilmemne bilmemnenin sıradaki bölümünde ne olacağı umrumda değil, acilen şu testi bitirmeliyim." "Şu sınavı bir geçeyim de yazın harika olacak, süper şeyler yapıcam." (Bunu derken süper şeyleri düşünerek hayllere dalmayın sakın.) şeklinde söylemlerle bir şizofren gibi kendinizi ders çalışmaya motive edeceksiniz. Beyninizi ders çalışmaktan dışında bir şey istemediğinize ikna edeceksiniz. Bu yöntemin sizin ne kadar işinize yarayacağını bilmiyorum, ben bunu özellikle sınavlarda kendimle konuşmak suretiyle uyguluyordum, bunu yaptığım sınavlara çok çalıştığım ve kendime güvendiğim için başarılı oluyordum da. Ders çalışırken fazla kullandım mı hatırlamıyorum zaten belli bir süre sonra (eğer ikinci maddeyi uyguladıysanız) ders çalışmaya alıştığınız için çok da probleminiz olmuyor.