Tarih: 6 Şubat 2016 (Epey geri kalmışım.)

Bugün Çin yeni yılı münasebetiyle eğitim haftasonu tatili dahil olmak üzere 4 gün tatile girdi okul. Bir çok insan Malezya'ya aktı. "Orası çok kalabalık olur, hem Malezya'da da Çinliler yaşıyor bir çok yer kapalı olur." gitmeyin uyarılarını dikkate alıp Singapur'da kalmayı tercih ettim, fakat bir yerlere gitmekten de geri duramadım. Singapur'a yapışık vaziyette duran bir Malezya şehri var ismi Johor Bahru, epey de kuğul bir isim. Polonyalıyla oraya gidelim dedik.

Öncelikle böyle mükemmel bir karar aldığımız için kendimizi tebrik etmemiz lazım. Çin yeni yılı diye millet ülkeden kaçıyor veya akraba ziyaretine gidiyor, biz de o arada turistik gezi yapacaz diye araya karışıyoruz. Sonuç: şöyle bir ana baba günü var meydanda:


Pasaport sırasında 1 saat bekledik. 

Ülkeye girerken biraz sıcağa biraz da etraftaki insanlara bakarak (çoğu Çinli ve rahat giyimliler) "Yav burası Singapur'dan farksız gözüküyor." falan demiştik, gerçekten çok güzel laf etmişiz, dilimizi eşşekarısı soksun. Johor'u ben daha önce "Singapurluların alışveriş yapmak için geldiği yer." olarak duymuştum. İnternetten çok detaylı bir araştırma yapmamıştım nereye nasıl gidilir diye, tripadvisor'da 2-3 yer görmüştüm, demiştim tamam oralara gideriz, azıcık da şehirde turlar biraz alışveriş yapar döneriz çok kapsamlı bir şey olmasına göre gerek yok diye düşünmüştüm, bir de arkadaşlarla önceki gece 3'e kadar kart oynayınca açıp bir google earth'e bile bakamamıştım. (iyi halt yemiştim afedersiniz.) Durumu kurtarmak için checkpointte Johor şehrine ait harita, turist bilgileri falan aradım turist-info'da, öyle bir şey yoktu. Yalnızca Malezya'da / Güneydoğu Asya'da gezilecek yerler temalı kitapçıklar vardı.

Ülkeye girince bizi bir alışveriş merkezi karşıladı. İsmi City Square Mall. Burada bir şeylerden işkillenmeliydim zaten de.


Alışveriş merkezi bir hayli büyüktü. Biraz gezindik. Yemek yedik. Yemeği bitirdiğimizde zaten 3-4 filandı, o kadar çok kuyruk olunca epey zaman kaybettik, yine de 3-4 saat şehri turlayabilirdik. 

Tabii bir şehir varsa.


Dışarı çıktık. Böyle uzun bir yol var. Ortasında bariyerler var herhalde bir şey inşa ediyorlar. Karşıya geçmek çok zor. Karşıda oldukça kısa binalar var ama dipdibe girmiş, arkada ne var gözükmüyor. Yolu enine gezdiğimizde otoban gibi bir yere vardık, 1-2 kişiye yol sorduk ama İngilizce bilmiyorlarmış sonra biraz yürüdükten sonra anlaşıldı burada bir şey yok diyip geri dönüp karşıya geçtik. Karşıda da bir şey yoktu. Binaların arkasında geçeceğimiz sokağa benzettiğimiz bir yer acayip yerlere sapıyordu. Etrafta bir sürü adam vardı, kadın yoktu. Hindistan gibiydi. Tedirgin olup alışveriş merkezine döndük. 

Alışveriş merkezinde bir amcayı çevirdik:
Biz: Amcacım merhaba. Şehir merkezine nasıl gidebiliriz acaba?
Amca: Şehir merkezi mi?? Ne şehir merkezi??
Biz: ?
Amca: Şu McDonalds'ın olduğu kapı şehri merkezi. Oradan başka şehir merkezi yok benim bildiğim.

McDonalds'ın olduğu kapıdan çıktık ama yine aynı yer.

Anlaşılan yürüyerek bir yere varamayacağız, fazla zorlamayalım, otobüs taksi falan da uğraşmayalım zaten gezecek bir şey de yoktur, alışveriş merkezine dönelim dedik. Ben süpermarkete gidip konserve karides, konserve midye ve konserve ançüez (hamsiye benziyor) aldım. Süpermarkette pirincin çuvalla satıldığını görünce bir gülme geldi. Yurda dönünce karidesi bir tadayım dedim, karides değil soslu karides ezmesi gibi bir şey çıktı konservenin içinden. Adamlar onu bile pirinç pilavına göre dizayn etmişler.

Giysi mağazasından da şort aldım kendime. Giyim mağazasında da çeşit çeşit hırka, kapşonlu, mont falan vardı. Kim satın alıyorsa bunları..

Johor'un en güzel yanı Singapur'a dönmesi diyip gerisin geri döndük. 


Başka bir ülkeye seyahat edip hiç gezmeden gerisin geri dönmek de hayatımda yaptığım en lüks şey oldu böylece.

Singapurluların da bu şehirle münasebeti belli, şehrin girişindeki alışveriş merkezinde işlerini halledip dönüyorlar. :-) 

Bu saçma yazıdan çıkarmanız gereken şey de bir yere seyahat ediyorsanız iyice araştırmadan etmeyin. Özellikle seyahatten önceki gün gece üçe kadar kart oynamayın. Viyana'da tren istasyonundan çıkıp yürüyerek daha şehir merkezine gitmeden "yolumuzun üzeriymiş, şu sarayı gezelim bi." demiş biri olarak Asya'nın fakir memleketlerini fazla hafife aldım, bu son olacak. Gerçi Bolu'da bile valiyle kaymakamlık arasındaki ışıklandırılmış yolda romantik bir yürüyüş yapabiliyorken bu koskoca şehirde şehir merkezi nasıl alışveriş merkezi olur aklım ermedi. Melih sen misin?

Neyse yarın Malezya turuna başlıyorum. Daha kapsamlı bir yazı yazarım böylelikle.