Singapur günlüğünü bitirdiğime göre Singapur'da üniversite eğitimi genel olarak nasıldı, Türkiye'den ve Bilkent'ten neler farklıydı bu tip sıkıcı konulara geçebiliriz.

YÜKSEK LİSANS & DOKTORA 

Google'a "Singapur'da mastır" yazıp gelenler için burayı peşin peşin anlatayım. Ben Singapur'da lisansüstü eğitim hakkında kapsamlı bir araştırma yapmadım. Yapacaktım, burada ilk iletişime geçtiğim kişi o kadar olumsuz konuştu ki daha fazla araştırmaya gerek görmedim.

Singapur'da size burslu lisansüstü eğitim sağlayan bir program var: TEV-Singa

Bu burs okul ücretini ödüyor, aynı zamanda yüksek lisans sırasında 2000 SGD (4365 TL), doktora seviyesinde de  2500 SGD (5450 TL) hibe sağlıyor. Yurt ücretinin dönemlik 2200 SGD civarı olduğu, 4 SGD'ye tıka basa Hint yemeği yiyebileceğiniz ve civardaki ülkelerde ucuza tatil yapabileceğiniz Singapur için bu aşırı iyi bir miktar ki siz bu parayı çalışmadan karşılıksız alıyorsunuz.

Şimdi ben burada yazanlardan hareketle Bilgisayar mühendisliğinde doktora yapan rastgele bir Türk'ü gözüme kestirip iletişime geçtim.

Adamın cevabı şu oldu: "Sakin gelme, b*k gibi okul!"

Olay şu: TEV&Singa linkte de yazdığı üzere 4 sene burs veriyor. Singapur'da bilgisayar mühendisliğinde doktora da zaten resmi olarak 4 sene, mastırınız varsa da yoksa da böyle. (ABD'de 5 sene eğer mastırınız yoksa, tabii bu da uzayabilir.) Ama arkadaşın söylediğine göre kimseyi 4 senede mezun etmiyorlar. Minimum 5 sene sürüyormuş doktora. 4 seneden sonra da bursun kesiliyormuş. IR dersinin Hintli asistanıyla uzun uzun sohbet ettim o da bunu doğruladı, "Ama bizim hoca kendine verilen bütçeden burs sağlıyor sana." dedi. Bana Host Family Programında host olan hoca da (kendisi biyomedikalde çalışıyor) aynı şeyi doğruladı. (Not: Sanırsam EE'de 4 senede bitirebilmek mümkünmüş.)

Fakat bizim elemanın durumunda ise hoca adam ilk geldiğinde durumu farkedince "Ben veririm." demiş, şimdi ise "Bütçe yok." diyormuş. Bursu bırakın okul ücretini ödemelerini bekliyorlarmış ki bu da yıllık 15-20 bin sgd.

Bu konuşmayı yaptığım kişi sağlam bir okuldan mezun, sağlam bir CV'si var kaldı ki TEV-Singa bursuna hak kazanmış, "Çalışmamış yapamamış bu istisna." denecek bir kişi değil kesinlikle. Bu tip bir olay benim de başıma gelebilirdi gayet.

"İç rahatlığıyla söylüyorum Amerika ya da Kanada'ya git. Avrupa da olur." aynen bunu dedi. 7 ay sonra bu yazıyı yazarken son durum ne oldu diye tekrar mesaj attım, adamın işi başından aşkındır diye daha önce de atmamıştım. "Sonra daha kötü oldu, mastera çevirip dönüyorum." dedi. Şu an master tezini yapıyormuş, bitirince daha detaylı anlatırım ama arkadaşlarına söyle buraya gelmesinler dedi.

Güncelleme: Bana uzun uzun anlattı neden buraya gelmemem gerektiğini.

Kendisi hocaların çok ilgisiz davrandığını ve onun sorunları olduğunda kimsenin çözmeye çalışmadığını, diğer okullar da buna ilişkin birim varken Singapur'da olmadığını söyledi. Hocası hiç yardım etmiyormuş, "Ben size geri-bildirim vermekle vaktimi harcayamam." falan diyormuş. Arkadaşa verdiği proje endüstri mühendisliğinin alanıymış, dolayısıyla ne hoca ne arkadaş bu konu hakkında bilgi sahibiymiş. Arkadaş işler çok yavaş gittiği için devamlı yardım istemiş ama hoca herhangi bir şey yapmamış hatta üzerine işten kaçıyorsun gibi laflar sarfetmiş. Arkadaş hocasını ve labını değiştirmeyi düşünmüş fakat Singapurlu arkadaşları "Başka hocaya geçersen de böyle olacak ki." demişler, o da belki düzelir diye hocasını değiştirmekten vazgeçmiş. 3-4. yılın sonunda işler iyice sıkıntıya binmiş, okulun uzayacağı belli olunca adam hocadan bütçe istemiş (yani 5. yılın sonunda da okul masraflarını ödemesini ve kendisine yeme içmeye yetecek kadar maaş ödemesini istemiş) hoca da bütçem hiç yok demiş. "Bir işte çalış, kalan zamanında projemde çalışmaya devam et ve tezine odaklan. Singapur sana böyle bir avantaj sağladığı için şükretmelisin." gibi saçma laflar etmiş. Adam bu sorunları başka bir hocaya iletmiş, (o sırada tez vermesi gerekiyormuş) o da hocayla yaşadığı sorunlar üzerine tez komitesinin hocadan bağımsız bir değerlendirme yapacağını garanti etmiş. fakat komite toplandığında danışman hocası da oradaymış, savunmasını yapmış, danışman hocası çık demiş, sonra adamlar kendi aralarında konuşup ona hiç bir şey demeden çıkıp gitmişler. sonra tezle ilgili geri-bildirim danışman hocadan gelmiş (bu da adamın aldığı ilk geri-bildirim) 2 yılda doktorayı bitireceğini düşünmüyoruz, mastırını al git demişler. Hatta mastırını alırken bile problem yaşamış.

Singapurlular bize sülük gibi bakıyorlar diyor, bir kere eczacıyla sohbet etmiş, adam buna "Umarım bizim ülkeye fazla masraf yapmıyorsundur." demiş. Enteresan. Bu arada Singapur'da öğrencileri devlet (SINGA) destekliyor, o yüzden sen mezun olmuş musun olmamış mısın hocanın umrunda değil ayrıca destek devletten geldiği için adam istediği kadar doktora öğrencisi alabiliyor dedi. Bu arkadaşın bulunduğu labta 10 öğrenci varmış ve dayanışma hiç yokmuş, hoca hepsine farklı proje veriyormuş. Labtan da 6 kişi ayrılmış, 1 kişi de mastıra çevirmiş yani bu eleman. Bu arada o sene TEV/SINGAyla 15 kişi gelmiş (içlerinde en kalifiye olan kendisiymiş), sadece 6 kişi doktorayı bitirebilmiş. Bir kişi mastıra çevirip erkenden dönmek istemiş onun da bursunu kesmişler.

Tabii bu yazı insanları TEV&SINGA'dan soğutmak için yazılmış bir yazı değil. Dileyen, hocasını tanıyan başvursun, arkadaş da hocanızı iyi tanıyorsanız şansınızı deneyebilirsiniz falan diyor. Şahsi fikrim gelişmiş ama bu gelişimini son 50 yıldaki performansına bağlı, aslında öyle köklü bir medeniyete sahip olmayan Singapur devletiyle köklü üniversite yuvası Amerika, Kanada ve Batı Avrupa ülkeleri karşılaştırılmamalı. Bu okulların sistemini taklit ediyor Singapur fakat bu taklitin mükemmel olacağı kesin değil. Singapur'daki sistemin öğrencilerin Avrupalı öğrencilerden çok farklı olduğunu ve hocası "Singapur size böyle bir avantaj sağlıyor, şükredin." diyince gerçekten şükredecek tipler olduğunu unutmayın. Bu konuda hakkında benle konuşmak isterseniz dolkrutos@gmail.com 'a mail atabilirsiniz.

LİSANS 

Singapur'da tam burslu lisans yapmak da mümkün gayet.
Şartlar burada: http://www.nus.edu.sg/oam/apply/international/admissionreq/turkish.html
En önemli şart İngilizce'niz iyi olmalı tabii. Minimum 92-93 istemişler. Ben daha hiç yurtdışına çıkmadan girdiğim ilk TOEFL sınavında 95 yaptım. Yani iyi bir Anadolu Lisesinde İngilizce'den 90+ notlar alan biri için mümkün görünüyor. Bir de SAT'a çalışmanız gerek.
Başvuru zamanları ve kriterlerinin takibini siz yapmalısınız, benim burada her şeyi sizin için araştırıp anlatmam mümkün değil. Zaten bu başlı başına zor bir iş olduğu için ortada bir sürü danışmanlık şirketi var :) Ama içinden çıkılmayacak kadar da zor değil. Google'a "NUS/NTU/SMU Admission" ve "NUS/NTU/SMU Fact Sheet" yazarak gereken bilgilere ulaşabilirsiniz.
Yalnız para lazım. Singapur burs veriyor ama anca Çinlilere ve diğer Güney/Doğu/Güneydoğu Asya vatandaşlarına. Siz Asyalı değilsiniz, Avrupalısınız! Unuttunuz mu?

Exchange
Sizi şuraya alalım.


DERSLER

Orada dersler zor mu? Sınavları ne yaptın? diye merak eden varsa anlatayım.
Öncelikle söyleyeyim: pek derslere gitmedim.

Bilkentte de hoca quiz yapmıyorsa ve derse gitmenin bir anlamı yoksa, zaten hoca kitabın aynısını anlatıyorsa derslere gitmiyordum.

Burada sistem biraz farklıydı: Bilkentte dersler 60 kişilik sınıflarda işlenirken burada 200 kişilik devasa amfilerde işleniyordu. Zaten "Haydi çocuklar size süpriz yaptım quizzzz!!" samimiliğinde quiz yapmak mümkün değildi yani habersiz quiz yoktu, quiz yoktu. Quiz niyetine vize/midtermler vardı onlar da testti :d Dersler kamerayla kayıt altına alınıyordu ve videoları hemen internete yüklüyorlardı. Kayıt altına alınmayan dersler de vardı ama onların da eski kayıtları internette mevcuttu. Adamların neyi nereden anlattıkları da belliydi zaten. Konuyu kitaptan kapsamlı bir şekilde sakin sakin okumak varken derse gitmeye gerek görmedim.

Düzenli ödev veriyorlardı, Bilkenttekinin aksine öğrenciler hırslı olduğun erkenden github kullanmayı öğrenip ödevlerini githuba yüklüyorlardı ki CV'lerine yazabilsinler. Bu da github'da ödevler ortak malı olduğu için benim rahat rahat kopya çekmeme olanak sağlıyordu. Ayrıca oraya daha önce gitmiş bir arkadaşım "Bölümden kızlarla aran iyi olsun çok zorda kalırsan ödev iste kibarlıklarından seni kıramayıp veriyorlar." demişti. Aynı öneri tecrübeyle sabittir arkadaşlar.

Haftada 1 kere yapılan 2 saatlik amfi dersinin yanında 1 saatlik tutoriallar oluyordu. Tutorialdan önce size 5-6 soruluk bir kağıt veriliyordu siz de hazırlanıp geliyordunuz, asistan "Bunu yapan var mı?" diye soruyordu, iyi hazırlanmışsanız cevaplayıp sözlü kapıyordunuz ama pek hazırlanan olmuyordu.

Beş tane bilgisayar mühendisliği dersi aldım ben. Çince alabilirdim fakat konuşmada neredeyse diyalog kuracak kadar yardırmışken yazmada anaokulu düzeyinde olduğum için almadım, hanzı yazmakla uğraşasım gelmedi. Felsefe yan dalı yapıyordum ama İngilizce fakiri bir hocadan felsefe dinleme fikri pek hoş gelmediği için Felsefe dersi alma riskini de alamadım. (Fakat Çince hocasının İngilizcesi çok iyiydi, belki sosyal bilimlerinin hocalarını dikkatli seçiyorlardır ya da en azından öğretim görevlilerini)

İki tane seçmeli teorik (iş hayatında hiçbir işe yaramayacak) ders, iki tane Bilkent'te zorunlu olan teorik ders bir tane de proje dersi aldım. Şimdi bakıyorum da aşırı kötü seçmişim dersleri. Şimdi aklıma olsa sadece bir zorunlu ders + 4 proje dersi alır, projelerde yatar günümü gün ederdim.

Game Development: Neden böyle dedim? Aldığım tek proje dersi olan bu derste ilk 5 hafta Unreal Engine 4 öğrendik. Adamlar bunun için özel bir siteyle anlaşmıştı, site de gayet süper anlatıyordu, en güzel yanı video anlatımı değildi yani kendi hızınızda gidiyordunuz ve sıkılmıyordunuz. (Ama tabii dersler "Şu şöyle yapılır şimdi şunu şöyle böyle yap." diye gittiği için müthiş zevkli de değildi.) İlk 5 hafta da dersler de ağırlaşmadığından rahat rahat öğrendik Unreali. Yalnız her dersten sonra bir de ekstra ödev veriyorlardı üzerine, ben minimum olarak ne istiyorlarsa onu verip 70-75 alıyordum. 4 puanlık ödev veriyorlardı, ödev "Unrealde ev yapın." ise ben 2 oda bir salon ev yapıp gönderiyordum, başkaları ise Beyaz Saray yapıyordu, cs_office yapan vardı ciddi ciddi, kendini mimarlarla karıştıran adamlar vardı sanki Minecraft oynuyoruz.

Sonra proje seçimi oldu, ben proje önerdim, seçilseydi proje lideri olacaktım ama farkettim ki öbür derslerden buna vakit kalmayacak. Başkasına projesine yamanıp az ve öz iş yapayım dedim. (Az kısmı tamam da öz kısmı sıkıntı oldu.) 2 Singapurlu 2 Çin Çinlisi  3 tane exchange öğrencisi olarak grup olduk. Bu grubu kuran eleman grubu ve projeyi bırakıp başka bir gruba geçtiği için grubun bir lideri yoktu, projeyi de insanlar konuşup beraber uydurdular ki bence iyi oldu. Komutayı Singapurlu bir eleman aldı. Arkadaş bu eleman her şeyi yaptı zaten, diğerlerine yapacak bir şey kalmadı. Öbür Singapurlu eleman animasyon yapıştı haritayı donattı vs. Çinlilerden biri, Şü isimli kız, yapay zekayı yazdı, öbürü "Abi 2 tane daha grubum var onlarda zor durumdayız." diyip bir şey yapmadı, yapmasına gerek olmadı. Exchangelerden biri ses koydu, birkaç ıvır zıvırı koydu ne yaptı ben de pek bilmiyorum. Öbür exchangeliye görev bile vermediler! Ben ise "La adamlar projenin sonunda bu hiçbir şey yapmadı diyip dersten kalmama neden olmasınlar." diyip "abi ben şunu yapayım bunu yapayım." diye ıvır zıvır ekledim oyuna, atan kalp ekledim (beğenmeyip kullanmadılar) havada dönen anahtar ekledim inventory diye vs. bunlar bile acayip uğraştırdı.

Proje grubunda herkes birbirine tam puan vereceğini açıkladı ama öyle mi oldu bilmiyorum ben öyle yaptım. Final sınavı yaptılar derste gösterilen birkaç dandik algoritmadan. Kolaydı. Ödevleri dandik verdiğim için A- aldım çıktım dersten.

Operating Systems: Bilgisayar mühendisliğinin en zor dersi olan bu dersi ben çakallık edip yurt dışında aldım. İlk 3-4 hafta derslere gittim. Hoca Singapurluydu ve kolay anlaşılmıyordu. Ben de baktım sıkılıyorum, zaten amfi de buzdolabı gibi, gitmeyi bıraktım derslere. Tutoriallara da kafam esince gittim.

"4 tane ödev vericem, bir partnerle yapabilirsiniz, tek başına acı çekersiniz." dedi. Ben de yurttan Çinli bir kızla anlaştım daha doğrusu o benle anlaştı benim exchange öğrencisi olduğumu ve çok yararlı olmayacağımı bildiği halde? nedendir bilmem. İlk ödev geldi "Isınma ödevi." diye. İnternetten kopyalayıp biriki düzeltme yaptım ama bitiremedim, kıza "ben Malezya'ya tatile gidiyorum." diyip postaladım, o da hemen bitirip vermiş. İkinci ödev geldi. Bu da bildiğin "Isınma ödevi." 1 saat sürdü.

Hoca "4. ödev yetişmeyecek, bir dahaki ödev son." dedi gönderdi son ödevi. Anam o da ne. Kütüphane yazmamızı istemişler ama İskenderiye kütüphanesi mübarek. Gördüğüm gibi ekranı kapamam bir oldu. Kızı "İlk iki ödevi ben yaptım bunu sen yaptım." diyip yüzüstü bıraktım. Ödevin konusuna çalıştıktan sonra bir daha baktım ama nafile. Başka bir arkadaşa sordum (bu erkek) "Zar zor yaptık, test etmesi çok zor oldu." dedi ki biz daha yapım aşamasında değiliz. "Kardeşimmm benim ödevi bize atsana." gibi imalarda bulundum, cevabı "I don't know'un Türkçesi ne?" oldu.
Son gün kız bir şeyler yazmıştı ama çalışmıyordu. Ben deniyeyim dedim, kodu çalıştırmayı başlatamadım bile. "Neyse artık böyle teslim et." demek zorunda kaldım. Aynı gün proje grubundaki Singapurlu arkadaştan yardım istedim, "Biz de yapamadık, eksik teslim ediyoruz, bu ödevde kişi sayısını 3'e çıkardılar istersen senin ismini de yazalım?" dediler ama kabul etmedim.

Bir ay sonra notlara bakmak için sisteme girdiğimde kızın çalışmayan koddan A+ aldığını gördüm. ??? Bilkentte çalışmayan kodun alacağı puan 5-10 falandır 100 üzerinden, kimse kodu okumakla uğraşmaz. Bu kızla asistan arasında ne geçti de asistan A+ verdi? (Bu yıldızlı pekiyi demek.) "You guess leh." diye. Kıza da sordum, o da bilmiyor. Bu sonsuza kadar bir sır olarak kalacak.

Finaldeki ve son ödevdeki harika performansım sayesinde bu dersten A aldım.

Information Retrieval: İleride çalışabileceğim alan bu olabilir belki Google'da çalışırım hayalleriyle aldım bu dersi. Başları güzel olsa ders sonradan sürekli "Arama motorumuzu nasıl güzelleştirebiliriz?" düsturunda gittiğinden sıkıldım. Derslerine düzenli gittiğim tek dersti çünkü hoca Singapurlu olsa da gayet güzel bir aksanla konuşuyordu ve dersi canlı ve espirili anlatıyordu. Ödevler felaket zordu. İlk ödevi zamanında teslim ettim fakat asistan çalıştıramamış, Ofisine gittim sıkıntıyı gidermek için. Gideremedim. Python versiyonları uyuşmuyordu. "Ben sana yarına kadar mühlet vereyim, al bak bu da benim kullandığım test dosyaları ama nolur internette paylaşma." dedi. Kelle koltukta gezinen bir asistandan beklenilmeyecek kadar iyi yürekli bir davranıştı. Akşam kodun son halini attım, puanımı kırdı ama fazla kırmadı sağolsun. İkinci ödevin süresi bir aydı, fakat ben bunu tınlamayıp arada Malezya tatili yapıp ödevi de son iki güne bırakınca yetiştiremedim tabii. Ödevin son günü saat üç buçuk, uykusuzum, 8 saatim var ama bitecek gibi değil. Ödev partnerliydi ama partner falan bulamamıştım. Yine Game Developmenttaki proje grubundan, daha önce de bahsettiğim, Şü isimli kıza mesaj attım mecbur. "Partnerin yoksa benim ismimi yazsana ödeve ne istersen yaparım kulun köpeğin olurum." diye. Nefesi tutup yanıt bekledim. Kıramadı ok dedi. Çok sevindim sonra yatıp zıbardım. Türkiye'den getirdiğim Türk lokumlarını ona götürdüm. Üçüncü ödevi de beraber yaptık güya ama büyük kısmını o yaptı. Dördüncü ödev projeydi ve felaket zordu. Yeni Zellandalı bi eleman mesaj atıp "Kardeşimmm beni de gruba alsanıza ödev çok zor yaa." diye mesaj attı, adamı pek tanımıyordum ama adamda kendimi gördüm ok dedim. Sonra aynı durumda olan İsveçli biri geldi. Onlar işi götürdüler, ben
Bu dersin hocasına ilk hafta gidip araştırma asistanlığı başvurusunda bulundum, haftaya toplantıya geldi. İkinci hafta "Hocam çok dersim var ben gelemicem." demek zorunda kaldım "-_-
Sınavlardaki kötü performansım sebebiyle dersi B ile geçtim malesef.

Computer Networks: Bu dersin hocası helyum çekmiş gibi konuşuyordu, derse sadece ilk hafta gittim, onda da sıkılıp çıktım. Dersin kitabını okudum, konu internetin nasıl çalıştığıydı. Eğlenceliydi ama pratikte hiçbir işe yaramıyordu. Dersin ödevleri internette mevcuttu. Ödevleri önce kendim yapmaya gayret gösterdim, sonra baktım uzun sürüyor zorlandığım yerde internetteki ödevlere bakmaya başladım. Asistan ota tota puan kırıyordu, sürekli ortalamanın altında kalıyordum. En son verdikleri ödevin internettekilerden farklı olabilme ihtimali yoktu, direkt kopya çektim, asistan tam puan verdi ve "Good job" diye yorum girdi.
Bu ders 2.sınıf dersiydi. Operating System da 2. sınıf dersiydi. Öğrenciler aynıydı ama nedense bu derste aşırı hırs yapmışlardı, veya ders çok kolay olduğundan herkes iyi not alıyordu? Nedenini bilmiyorum ama B aldım ben, dersi aldığıma da pişman oldum.

Design and Analysis of Algorithms: Bu ders Bilkentte çok zor diye aldık ama burada da çok zordu. Arkadaş "Ben her hafta çalıştım ama anca B- alabildim, diğer öğrenciler çok iyi." dedi. Ben her hafta çalışmadım tabii, anca son anda çalıştım, midtermler test olduğundan sıktım hep, ödevler de yine internetten :-) Finalde kalem oynatamadım resmen, üniversite ikinci sınıfta öğrendiğim konular vardı onları yapabildim anca, tahminen 30-40 almışımdır. Başkaları da öyle yapmış olacak ki F'le kalmayı veya ucu ucuna geçmeyi beklerken B- aldım sınavdan ama ders önemli bir ders olduğundan tekrarlamaya karar verdim.

NUS ile Bilkent Arasındaki Farklar

Eğitim Kalitesi

Bu yazıyı okuyan liseli arkadaşlar varsa diye bu bölümü özel olarak yazıyorum, hayır arkadaşlar ders anlatımı konusunda öyle önemli bir fark yok. Aynı kitaplar, aynı konular, anlatılanlar aynı, bazı hocaların aksanı ağır vs. ama bunlar hep şansa bağlı. Üniversiteler hocaları araştırma yeteneğine göre seçiyorlar, iyi öğretsin değil. İyi öğretmek hocanın iş ahlakına bağlı.

Eğitim kalitesini daha ölçülebilir kılan kriterler okulun verdiği fırsatlardır bunu da aşağıda veya exchange yazılarımın genelinde açıkladım.

Yoğunluk

Bilkent de NUS da ODTÜ de Boğaziçi de Koç da hepsi Amerikan sisteminin taklididir. Bu konuda Amerikan taklidi olmak kötü bir şey değildir, Amerika bilime ve eğitime çok büyük paralar yatıran bir ülkedir. Mesele Amerika'nın uşağı olmamaktır diyip sosyal mesajı da vereyim inceden.

Dolayısıyla yoğunluk olarak Bilkentle NUS çok farklı değil. İkisinde bol ödev, vize ve projeler var. NUS'ta quiz yok ve ödevler partnerli yapılabiliyor, böyle bir fark var, bir de Bilkent'in ödevlerini sağda solda bulmak da çok kolay değil ya da ben bulamadım veya iyi arayamadım.

Ama şu var ki Bilkent'te vize ve finallere çalışmamız için ekstra süre vermezler. Vizelerin yoğunlaştığı 8. haftada öğrenciler sınavlara çalışalım derken hocalar yeni konu işlemeye tam gaz devam ederler. İpin ucu kaçar, öğrenciler bir daha bellerini doğrultamazlar. Final haftasından önceki boş gün sayısı çok azdır. Bir hafta olmaz asla. NUS'ta ise öğrencileri düşünüp 1 haftayı ful boş bırakırlar ki öğrenciler rahat ineklesin.

Seçmeli dersler

NUS kalabalıktır. Kalabalık okullar genellikle avantajlıdır diyecem ben yemekhane sırası dışında bi dezavantajını göremedim (o da bizim ülkenin üstün planlama yeteneklerinden kaynaklıdır NUS'ta bu yok), dolayısıyla kalabalık okullar her zaman avantajlıdır. NUS kalabalık, bölüm de kalabalık. Bölümün kalabalık olmasının en belirgin avantajı teknik seçmeli ders bolluğu.

Şimdi şöyle bir hesap yapalım:
Bilkent'te bir dönemde 160 kişi var. Bu 160 kişinin hepsi 4.sınıfa gelemezler, gelen kişi sayısı 140-150 falandır, hadi 150 diyelim biz ona. Bir teknik seçmeli dersin de ortama 50 kişi kabul ettiğini varsayalım. Bilkentte öğrencilerin 5 tane teknik seçmeli ders alması zorunludur, öğrenci kafayı yememişse 6.yı almaz zaten. Herkesin bunu son sene yaptığını varsayarsak (normali o) 150 kişinin bir seçmeli dersi için 3 tercihi olabilir. 5 * 3 = 15. Yani teorik olarak bizim okul en fazla 15 farklı teknik seçmeli ders açar ama bu rakam da hayal. Aynı ders bir yılda iki kez açılıyor ve aynı ders birkaç sınıfta açılıyor. Ben gevezeliği bırakıp gerçek sayıyı vereyim: 12. (Yine iyiymiş.) (Merak eden baksın: https://stars.bilkent.edu.tr/homepage/plain_offerings CS473 ve CS476 haricindeki tüm 400 kodlu dersler)

Koç bilgisayara her sene 50 kişi alındığını duyunca orada okuyan birine sormuştum teknik seçmelilerde sıkıntı olmuyor mu? "Evet, o yüzden seçmelilerin bazıları elektronikçilerle ortak alınıyor." demişti.

Şimdi NUS'a bakalım. Buradan edindiğim bilgiye göre 4.sınıfta bilgisayar okuyan kişi sayısı toplam 462! (Hepsi mühendislik olarak geçmiyor ama dersler aynı.) Yukarıda yaptığım hesabı 3 ile çarpın. Tabii öğrencilerin kaç tane seçmeli alması gerek veya bu derslerin hangileri seçmeli bilmiyorum ama açılan ders listesi her şekilde bizim okulu ikiye üçe katlar.

Üstelik 3d modelleme, oyun geliştirme, ios aplikasyonu geliştirme vs. bir sürü sektöre yönelik ders var. Bizim okul idealistlik yapıp sürekli "mühendislik" dersi vermeye bakıyor, sektörle ilgili en fazla "Software architecture design" şeklinde bir ders buluyorsunuz, işte sıkıcı bir ton ıvır zıvır gösteriyorlar kendi bilgilerinizle yapacağınız bir projeye uygulayın diyorlar. Sektöre yönelik dersler CTIS bölümünde mevcut ama öbürünün puanı daha yüksek hem de bilgisayar mühendisliği diploması veriyorlar diye CS yazdık biz.

Peki seçmeli dersler çok mu önemli ? Ben unreal engine öğrenmek isteseydim bunu kendi başıma yapacaktım, youtubedan Hintli abileri dinleyecektim, sınav dönemi geldiğinde bırakacaktım. Proje grubu oluşturmak ise zor olacaktı, diyelim oluşturduk adamlar devam edecek miydi, projeyi bitirebilecek miydik bunlar hep muallakta. NUS'ta bunun dersini alınca ise direkt olarak Unreal'in yapımcılarından öğrendik, takıldığımız yerde adamlara mail atabiliyorduk (ben attım hatta), proje grubum hazırdı ve adamlar proje yapmak zorundaydılar.

Üstelik dönem sonunda yaptıkları kokteylde 8-10 tane dersin grupları vardı ve kokteyle iş adamları falan da katıldı. Benim sektörde çalışma isteğim yok ama bu işle ilgilenenler için bir fırsat bu. Bizde sadece bitirme projelerinin kokteyli var.

Uzmanlıklar Müfredatı

Yukarıdakiyle paralel olarak CScileri için "focus areas" yani uzmanlık alanları icat edilmiş. Kendi belirledikleri mini-müfredattan 4 ders alıp bir alanda uzmanlaşmanızı bekliyorlar yani bizdeki gibi kafana göre 5 tane seçmeli ders alamıyorsun. Uzmanlık alanları burada.
4 dersin yanına 2 tane de kafana göre seçmeli ders alabilirsin.
İşte dostum bu harika! Ama bizim okullarımızda bu kadar öğrenci ve bu kadar öğrenciye hizmet verecek eğitim olmadıkça bu da malesef hiç olmayacak. Anca software / hardware veya software / hardware / theory diye ayırabilirler, yani bizim okulda bu mümkün olurdu ama zaten buna da gerek yok çünkü teknik seçmeli dersler anca 4.sınıfta alınıyor ve o zamana kadar mantıklı insanlar uzmanlık alanını belirlemiş oluyor, belirleyemeyenler de bir şey olmuyor zaten. 4. sınıfta alınmalarının sebebi de bizde must derslerin daha fazla olması ve Singapur'da temel düzeyde verilen bazı must derslerinin ikiye bölünüp daha ayrıntılı verilmesi. Programming Languages, Database Systems, Digital Design, CS102 (Javalı proje dersi) (Bu harbiden gereksiz ama), Basics of Signals and Systems ve bilgisayar mühendislerine verilen Endüstri mühendisliği dersi yok orada.

Forumlar

Güzel bir olay da forumlar; her dersin forumu var ve forumları insanlar (en azından soru sormak için) kullanıyorlar, evet bu çok ilginç. Soru soruyorlar, hoca veya asistanlar cevaplıyor, eğer hoca foruma katılmaya "participation puanı" veriyorsa diğer öğrenciler de cevap yazıyor. Bizde de bazen forum oluyor ama insanlar utanıyor mudur nedir mesaj atan pek olmuyor.

Kulüpler

Eğitimle tam alakası yok ama yazayım, burada kulüpler var da çoğu yurtlara ait, adamlar film gecesini yurtta 5-10 kişiyle LCD ekran karşısında yapıyor. Bizim okuldaki gibi tüm okulu kapsayan güzel etkinlikler göremedim, MSSF'nin düzenlediği tiyatro oyunları yok, senfoni orkestrası yok, TDP'nin gezileri yok, politik düşünce kulübünün tartışma etkinleri yok zaten tartışacak bir şey yok. Yurtlardaki etkinlikler de bayağı ıvır zıvır etkinlikler.

*

Şimdilik aklıma bu kadar geldi. İki okulun da Amerikan sistemini taklit eden okul olduğunu unutmayın. Özetle NUS'un farkı öğrenci kitlesinin daha çalışkan (gelen Hintli Çinlileri düşünürsek daha çalışmaya mahkum) kişiler ve okul kalabalık olduğu için daha iyi şartları var. Fakat öyle "Buraya aşık oldum Bilkent tü kaka." denebilecek bir durum yok.