Üst yazı: http://azimliyazar.blogspot.com.tr/p/doktora-basvuru-sureci.html

Uzun uzun ve detaylı değil, genel ve kolay anlaşılacak ve liseli arkadaşların / üniversiteye yeni başlayanların işine yarayacak kadar anlatacağım, zaten başvuru yapacak kişiler olayı aşağı yukarı biliyordur.

Lisans 4. sınıftaki bilgilerimle yazıyorum. 1-2 sene sonra bir güncelleme gireceğim. Bitirince bir güncelleme daha girerim. Bu yazdıklarımda hatalar da olabilir. O yüzden ileride düzeltmeler de yapacağım ve tabii siz de böyle bir durumla karşılaşırsanız beni uyarın.

Not: Bilgisayar mühendisliği öğrencisiyim dolayısıyla yazdıklarım biraz mühendis odaklı kaçabilir.

(Her şeyden önce bilimin nasıl ilerlediğini gözden geçirelim: bilim birikimli ilerler. Kişi bir araştırma problemi ortaya koyar. Sonra daha önce bu konuda yapılmış kaynakları tarar. Hipotezini yani kanıtlayacağı önermeyi belirler. Sonra kullanılacak bilimsel yöntemi belirler, bu yöntem için gereken verileri toplar, yöntemi ve verileri kullanıp analizi ve testleri yapıp sonucu yazar ve bunları bir makalede yayınlar. Sonra bu makalede diğer kaynak taramalarda kullanılmak üzere dünyaya mal olur. Araştırma budur. Makale çok sevilirse değişik yerlerde konferanslarda anlatır ve soruları cevaplar, bu arada beleşe gezmiş olur.)

Yüksek Lisans / Mastır

Bir alanda ar-ge (araştırma geliştirme) yapmak için yeterli birikime sahip olmak, yüksek mühendis (veya kendi alanınızda artık neyseniz) olup daha fazla maaş almak, doktoraya gidebilmek için gerekenlerden birini yerine getirmek veya askerliği ertelemek için yapılır.
Ar-ge konusunu biraz açarsak: şimdi ben bir program yazacak olsam bunu google'dan bakarak yaparım, veya önce bi bismillah der başlarım karşıma çözemediğim bir sonuç olursa google'dan bakarım. Google'da hazır çözümler yoksa demek ki yeni bir konudur o zaman bu konuda yazılmış son bilimsel makalelere bakarım. Orada da çıkmıyorsa kalkar bilimsel makaleyi kendim yazarım ve tabii bunu yapmak için öncesinde araştırma yapmam gerekir. Bu araştırma da araştırma geliştirmedir işte. Araştırma kurumu denilen yerlerde bu yapılır, Türkiye'deki en belirgin örnek TUBİTAK. Türkiye - mecburen - savunma sanaayisine de bol bol yatırım yaptığı için bu konuda çalışan kurumlar da Ar-Ge gelişmiştir bunlar ASELSAN, HAVELSAN, TAİ vs.

Yüksek lisans programının içeriği ülkeden ülkeye okuldan okula farklılık gösterir çünkü uygulanan sistemler farklıdır. (Mühendislik için) Avrupa'da yüksek lisans ayrı bir program değildir, Avrupa'da lisansın devamıdır, kişi yüksek lisansı da yapınca mezun olur. Dolayısıyla Avrupa'da öğrenciler normal okula devam ediyormuş gibi sizinle birlikte "yüksek lisans" dersi yani teknik dersler alırlar, bunun sayısı bir yarıyılda 6-7 tane olabilir. Avrupa'da yüksek lisans biraz endüstri odaklıdır o yüzden dersler de ders projeleri de endüstri odaklıdır ve bol projelidir diyebiliriz.

Bu sistem dersler görüp alanınıza karar vermede kolaylık sağlayıp yaptığınız farklı projelerde size farklı yerden iş kapısı açmaya yarar fakat derslerden bunalırsınız. (Ben 5 bilgisayar dersini kaldıramadım Bilkentte.) Üstelik araştırma yapmaya vaktiniz olmaz. Sadece son dönem ders almayıp tez yazarsınız.

Buna karşılık Amerika'da ve Amerikan sisteminin uygulandığı Türkiye'de dönemde değil yüksek lisans boyunca 6-7 ders alırsınız. Dersler yüksek lisansa gelmeden önce seçtiğiniz alanda daha sağlam temelleriniz olmasına yarar, gibi gözükse de daha çok gereksiz bir uğraştır. Ana işiniz hocayla çalışıp araştırma yapıp makale basmaktır. Bunun için; hocanın söylediği makalelere çalışır hocaya sunarsınız, hoca da makalede iş var mı hızlıca öğrenmiş olur. Deney yapmak için uygulama gerekir, bilgisayar mühendisliği için konuşursak kodlama gerekir, e tabii hoca da danışmanı olduğu 5-6 öğrencinin koduyla tek tek uğraşamayacağına göre buna fazla katkı yapmaz / yapamaz, kodlama da sizden. Bir de bebelerin lisans derslerinde yaptığı türlü ödevleri labları ve türlü gereksiz ıvır zıvırları birinin kontrol edip puanlaması lazım, hoca uğraşamayacağına göre bunu da siz yapacaksınız. Tüm bunlara karşılık okulda bedava yüksek lisans yaparsınız ve üzerine bulunduğunuz şehirde yeme içmeye yetecek kadar para alırsınız (daha fazlası değil)

Avrupa'da ülkeler sosyal devlettir ve bizdeki gibi karma ekonomi sistemi uygulanır dolayısıyla üniversiteleri genelde devlet finanse eder. Siz sadece kalacak yeri falan ayarlarsınız bir de ufak bir katkı payı verirsiniz. (Almanya'da yılda 800 euro olması lazım katkı payının.)

Amerika ağır kapitalisttir ve üniversiteler paralıdır. Yüksek lisans için çok büyük meblağları gözden çıkarmanız gerekir. Yukarıda anlattığım işleri yaparak para vermekten kurtulabilirsiniz ama isteseniz de yapamazsınız çünkü yüksek lisans öğrencilerine bu işleri yaptırmazlar. Çünkü kendilerine başvuran halihazırda bir sürü doktora öğrencisi vardır ve doktora öğrencilerinin eğitimi daha uzun olduğundan daha uzun süre çalışabilirler + alanlarında daha uzmanlardır + hocam çok dersim var diye bahane veremezler çünkü derslerini bitirmişlerdir veya bitmesine az kalmıştır.
Amerika kapitalist dedik ama Amerikan öğrencilerini devlet finanse etmese bile finanse edecek bir sürü vakıf bulunur. Fakat elin Yozgat'ından gelen adamı finanse etmezler niye etsinler? Bu kişi onlara veya ülkelerine ne katkı sağlayacak? Dolayısıyla bu dış kapının mandallarının tek çaresi doktoraya başvurmaktır.

Bu iki sistemin okuduğum en güzel karşılaştırmasını ekşiciler yapmış. Özellikle ilk entryi mutlaka okuyunuz.

Türkiye'de bilindik üniversitelerde (Boğaziçi, Bilkent, ODTÜ) (İTÜ farklıymış) (bilinmedik üniversiteleri araştırmakla uğraşmadım) Amerikan sistemi uygulanır. Fakat tabii öğrenciler Türkiye'ye gelmek için yarışmadığından gelen yüksek lisans öğrencileri de notlama ve araştırma asistanlığı yapmak karşılığında okulların burs olanaklarından yararlanabilir. Aynı zamanda Türk öğrenciler yüksek lisansı bedava yapıp bir yandan da bir işte çalışabilir de, böyle yapınca üniversiteye bir katkıları olmadığından para almazlar tabii ama en azından notlamayla ıvır zıvırla uğraşmazlar.

Yüksek lisansa başvuru için gerekenleri sonra detaylı anlatacağım ama yüksek bir not ortalaması gerektirdiğini ve bunun bu işin olmazsa olmazı olduğunu şimdiden vurgulamalıyım.

Doktora

Yine bir alanda ar-ge yapmak veya askerlikten daha fazla kaçmak için kullanılır ama aynı zamanda akademisyen olmanın da yolunu açar.

Doktorayı şu grafik güzel özetler:


Anlaşılmadı mı? Açalım

1- İşte bu insanların sahip olduğu tüm bilgi birikimini içine alan çember


2- İlkokulu bitirince böyle oldunuz:


3- Liseden sonra



(bizim liseler böyle değil gerçi de neyse)

4- Üniversite, artık çember simetrik büyümüyor çünkü bir alanınız oldu.


5- Mastır
6- Doktora sırasında konunuzdaki makaleleri okuyarak insan bilgisinin sınırına ulaşırsınız.


7- Sizin işiniz artık dar bir alana odaklanıp o alanda yeni bir şey keşfetmektir ve tüm enerjinizi buna harcarsınız.



8- Bu çalışma aylar yıllar sürer. (Aşamayabilirsiniz de.)



9- Çalışmanız sonuç verirse araştırmanızın bulgularını ortaya koyup yayınlarsınız ve yeni bir şey keşfetmiş olursunuz. Tebrikler sınırı aştınız!



10- İşte doktora budur.


Bunu yazan arkadaş iki madde daha ekleme gereği duymuş.

11- Artık dünya size farklı görünür


12- O yüzden büyük resmi unutmayın!


Kaynak: http://matt.might.net/articles/phd-school-in-pictures/

Doktora demek bir alanda yeni şeyler bulacak kadar yetkin ve alanınızla ilgisiz alanlarda da bir o kadar bilgisiz olmak demektir çünkü çalışma hayatınız boyunca tek alana odaklanmışsınızdır. Bu yüzden doktoranın sadece spesifik amaçlar için yapılması önerilir. Doktora yapan kişinin bilgi birikimi yüksek olacağından maaşı da yüksek olması gerekeceği için iş verenler doktora yapan kişiyi "fazla pahalı" bularak işe almayabilirler bile.

Doktorada ana hedef bir danışman hoca gözetiminde doktora tezini yazabilmektir ve bu 3-3.5 sene sürer. Yan işler de vardır tabii, yine ekstra araştırmalar, öğrenci notlamaları, para getirecek projeler vs. vs. Ama ana amaç ortaya bilimsel bir ürün koymaktır.

Yine Amerika ve Avrupa sistemi farklıdır.

Avrupa'da doktoraya başvururken direkt olarak konunuzla beraber hocaya giderseniz, hocayla anlaşıp başlarsınız. Avrupa'da doktora yapmak için yüksek lisans ön şartı vardır, yüksek lisans olmadan başvuramazsınız. (Amerikan sistemi uygulayan Avrupa üniversiteleri mevcuttur ama.) Yine yukarıda yazdığım araştırma notlandırma vs. yapma imkanınız var. Ama ekşide attığım linkte yazan kişi ıvır zıvırla daha az uğraşıp direkt olarak bilime veriyorlar kendilerini demiş. İmkanları ve Amerika'dan farklarını çok iyi bilmiyorum çünkü yüksek lisansım olmadığı için araştırmadım fazla, muhtemelen yüksek lisansı olan kişiler bu konuda yeterince bilgi sahibidir o yüzden fazla ayrıntıya girmiyorum.

Çok araştırmamamın bir sebebi de şu; bazı Avrupa ülkeleri Avrupa birliği vatandaşı olmayanlardan çok yüksek meblağlarda para istemekte. (Örnek: İskoçya, İsveç, Finlandiya) Böyle bir ayrımcılık olunca insanın tüm hevesi kaçıyor. Bu yüksek lisansta da geçerli.

Amerika'da doktora sistemi çok farklıdır. Bir kere yüksek lisans şartı yok, lisans öğrencileri de başvurabiliyor. Amerika'dan yüksek lisans şartı alınca sanırım ders yükünüz biraz azabiliyor doktora kısalabiliyor ama başka yerden alınca orada aldığın dersleri sallamıyorlar. Yani ben şimdi Amerika'ya gitsem 5-6 yıl doktora yapacağım, 2 sene Bilkent'te mastır yapıp gitsem yine 5-6 yıl. Farkı şu olacak: dersleri 3. kez tekrar almış olacağımdan işler kolaylaşacak ve halihazırda araştırma tecrübesi edinmiş olacağım için sudan çıkmış balığa dönmeyeceğim. Tabii bir de doktoraya kabul edilme ihtimalim daha fazla olacak.

Amerika'da doktoranın şartları böyle olunca ve Amerika öğrencilerde pek bi ülke ayrımı gözetmeyince (Amerikalılar vs Amerikalı olmayanlar onlara) (bu arada kızlara pozitif ayrımcılık mevcut) Amerika'da doktora yapmak bazı ülke vatandaşları için en kolay kaçış yöntemlerinden biri haline gelmiş. Bunu herhangi bir Amerikan üniversitenin mühendislik laboratuarında görebilirsiniz. Bu ülkeler genel olarak refah düzeyi düşük ama ekonomisi fena olmayan ve tabii bu ekonomiyi de savunma sanayiisine ve teknolojiye tabii bunları da geliştirmek için mühendisliğe yatırım yapan, sosyal bilimlerin pek para etmediği ülkeler :) Çin ve Hindistan başı çekmekte. Bazı bilgisayar mühendisliği labları tamamen Çinli ve Hintlilerden oluşuyor neredeyse. Diğer ülkeler ise İran, Güney Kore, Tayvan, Vietnam, Pakistan, Bangladeş ve tabii Türkiye. Şurada bir liste mevcut. Suudi Arabistan'ın olması ilginç ama muhtemelen mühendislikte doktora yapmıyorlardır ve muhtemelen parayı basıp okuyorlardır.

Amerika'da doktora yaparken okul ücretinizi ve maaşınızı danışman hocanız öder. Tabii adam kendi cebinden vermez parayı, kendisine gelen yatırımlardan karşılar ama bu yatırımları alabilmek de zorlu bir süreçtir. Sonra aldığı öğrenci 1 sene sonra doktorayı bırakıp mastırı alıp dönüyorum diyince bir güzel küfreder çünkü o kadar yatırım yaptığı adam kendisini kandırıp okulunun etinden sütünden faydalanıp gidiyordur. Bir öğrencinin bir yıllık maaliyetinin de 70 bin dolar falan olabileceğini de belirteyim. Bu yüzden üniversiteler her ne kadar lisans öğrencilerini kabul ettiğini söyleseler de yüksek lisans öğrencilerine öncelik verebilirler çünkü bu adamın ikinci kez yüksek lisans alıp kaçma ihtimali yoktur. Bazı üniversiteler de bu tip cingözlükleri engeller, doktoraya başlayanların yüksek lisans tezi yapıp kaçmasına izin vermez, tezi onaylamaz vs.

Amerika'da doktorada ilk senede aynı mastırdaki gibi derslerinizi alırsınız. Bu arada yine hocanın ayak işlerini yapmanız gerekir. (İlk sene dersleri bahane edip biraz yırtabilirsiniz.) Hoca performansınızdan memnun kalmayıp size para akışını durdurabilir dolayısıyla ortada dımdızlak kalabilirsiniz. Hoca pislik biriyse "sabah sekizde laba geleceksin gece onda çıkacaksın haftasonları da çalışacaksın." falan diyebilir de. Bu yüzden "Danışman hocanızı evlilik adayı gibi seçin." der bazı düşünürler. Fakat adamın profiline girip sırıtan fotoğrafına bakarak bu seçimi yapmak kolay değildir.

"Fellowship" diye bir şey vardır bir de. Bunu alınca ayak işi yapmanıza gerek kalmaz. (Ama yine de tecrübe için yaparsınız.) Sizi finanse eden hoca değil başkası olacağı için hocalar iş tekliflerinize daha olumlu bakar, "Bi başlasın bakalım iyi çalışıyo mu görelim." derler. Alması zordur.

Türkiye'de doktora sistemi Amerika'yla aynıdır. Türkiye'de de aynı şekilde Amerika'daki gibi direkt olarak doktoraya başlayabilirsiniz, buna "bütünleşik doktora" denir. Önce mastıra gidip sonra doktora yapmak varken bütünleşik doktoraya gitmenin size değil üniversitelere faydası vardır. Bu yüzden bazı üniversiteler sizi direkt doktoraya başlatmak için teşvikte bulunur. Örnek: Koç üniversitesi bilgisayar mühendisliği bölümünde mastıra başlarsanız maaşınız 1800/1150 lira, doktoraya başlarsanız 3000/1800 lira (hangisi olacağına not ortalamanıza bakarak karar veriyorlar doktora maaşı ya eşit ya daha yüksek oluyor.) (Kaynak: https://gsse.ku.edu.tr/en/admissions/financial-aid/) Bazı öğretmenler de "Ben sadece doktora öğrencisi bakıyorum. Mastırcılar gelmesin." falan diyebilirler.

Not: Singapur'da ve Hong Kong'da Amerikan sistemi kullanılıyor. Kanada okullarında da Amerikan sistemi sanırım, okuldan okula değişebilir emin değilim, fakat Kanada'da önce doktoraya başvurmaya gerek yok, burslu yüksek lisans yapabilirsiniz Kanada'da. Avustralya üniversitelerinin sayfalarını inceledim hiçbir şey anlamadım, resmen bize gelmesinler der gibi sayfa hazırlamışlar. Avustralya uzak ve izole bir memleket olduğu için de çok da araştırmaya kasmadım. Daha da egzotik ülkelere başvurmanızı önermem, Türkiye'de yapın daha iyi.

Bir sonraki yazımda yüksek lisans ve doktora şartlarından bahsedeceğim.