Benim başvuru listem son olarak şöyle bir haldeydi. (Başarısız olunca ilk sayfadan kaldırdım :P)

Başvuru Listem / Durum
1- Cornell University, ABD Red :(18 Şubat 2017
2- University of Michigan, ABD Red :(30 Mart 2017
3- Ecole Polytechnique Fédérale de Lausanne, İsviçre Kabul! - 26 Ocak 2017
4- University of Southern California, ABD Başvurmaktan son anda vazgeçtim
5- University of California, San Diego, ABD Red :( 12 Nisan 2017
6- University of Texas A&M, ABD Mülakat -  15 Şubat 2017 - Başvuru Eksik Cevap Yok
7- Northeastern University, ABD Kabul! - 11 Şubat 2017
8- Simon Fraser University, Kanada Başvurmaktan son anda vazgeçtim
9- Koç Üniversitesi, Türkiye / Başvurmaya gerek kalmadı
10- Politecnico Di Milano, İtalya / Başvurmaya gerek kalmadı

Not: Son üç hariç hepsi mastır&doktora tümleşik program. Bunu da açıklayacağım. Son üçü mastır. Sonuncusu yani Milano hariç hepsi kabul alınca burs ve maaş da veriyor. Ama tabii karşılığında çalışmanız gerekiyor. Milano'da okul ücreti yok ve hibe çıkma ihtimali var sonra anlatacağım.

Başvurularımın hepsini bilgisayar mühendisliği/bilimi'ne yaptım, sadece Cornell'de Information Science / Bilgi bilimi isimli bilgisayar bilimi benzeri alana başvurdum, girme ihtimalim daha fazla diye. (18 Şubat İtibariyle gördüm ki girme ihtimalim fazla falan değilmiş hatta daha azmış.)

*

Daha önce hocalara mail atmanız gerektiğinden bahsetmiştim. Ben bunu pek yapmadım çünkü beni diğer başvuranlardan ayıran bir özelliğim yoktu ve ayrıca ben beni şu hoca kabul etsin değil de herhangi bir hoca kabul etsin sonra ben aralarından seçeyim kafasındaydım. Bu kafada olunca tabii işimi fena halde şansa bırakıyordum. Hoca ve alan seçimi konusunda yaptığım tek şey niyet mektubunda isim vererek birilerine göz kırpmak oldu.

Sadece dört hocaya mail attım. Biri başvuruların bitiminden bir 5 gün önce falan, bakalım beni kabul edecek gibi duruma göre paramı harcayayım diye. (Cevab vermedi) Bir başkası da aynı şekilde. Texas A&M'deki hocaya mesaj attım, o da Koç'taki hoca gibi "Sketch Recognition" çalışıyordu, "S.a. ben Koç'ta sizin işi yaptım sizin laba gelem mi?" tadında bir mail attım. Websitesine "Çok fazla mail geliyo ya yetişemiyorum :'( " yazmıştı, bana yetişti ama taa 3 ay sonra. "Senin profil ilginçmiş başvuru kesinlikle ;) ;) " yazdı (çoktan başvurmuştum.)

İlk Mülakat

Sadece Northeastern'daki hoca (konusu oyunlar ve crowdsourcing yani bilgisayar gücüyle çözmesi zor problemleri yine bilgisayar kullanarak insanlara çözdürmek, foldit araştırın) websitesine "Selam gençler benle çalışmak isteyen var mı?" yazmıştı, mailimi de tek sallayan o oldu. 3-5 gün sonra görüntülü konuşma yaptık. Başlamadan önce bana sormak istediğin bir şey var mı? ile başladık. Sordum "Ben neyde çalışacağım?" diye. "C++ biliyor musun? Oyun projeleri için gerekli." dedi ben de o kadar bilmediğimi söyledim, "Tamam crowdsourcing de çalışırsın." dedi. Sonra açtı C.V.'mi beraber üzerinden geçtik. Her şeyi dürüstçe açıkladım. 2. sınıftaki stajımdan pek bir cacık olmadığını söyledim, o da "Zaten ben de soracaktım beş haftada bu kadar şeyi nasıl yaptın diye." diyerek anlayışla karşıladı sanıyorum. Ona sordum "Öğrencilerden beklediğiniz nedir peki?" diye. Aslında merak ettiğim teknik olarak ne bilmemizi istediğiydi çünkü adamın yaptığı işler benim C.V.'mde belli ki yoktu ama soruyu anlamadı ki "Azim, kararlılık falan fıstık" dedi. "Anladığım kadarıyla önce bir deneme süreci olacak sonra beraber çalışıp çalışmadığımız belli olacak öyle mi?" dedim evet dedi.

Sonra o malum soru geldi, "Araştırmanda neyle uğraşmak istiyorsun?". Ben de gayet ezbere "Bilgisayar biliminin / mühendisliğinin sosyal özellikleriyle uğraşmak istiyorum." diye. Sonra kendi bakış açısıyla "Aynen ya, senin aklına gelmeyeni bir bakmışsın sokaktaki adam çözmüş." diye yorum yaptı ama bu yorumu o kadar uzun ve dolaylı bir cümleyle söyledi ki benim söyleneni kafamda işlemek için durup düşünmek gerekti, bu düşünme işlemini bozup "Bilmiyorum bunu mu kastettin ama." dedi ben de "He" diye geçiştirdim. Ardından bir sessizlik oldu, herhalde cevabıma devam etmem gerekiyordu ama etmedim mal mal baktık birbirimize. "Bana sormak istediğiniz başka bir şey varmı?" dedim. Tane tane (o da ne diyeceğini bilemedi) "Yok. Mutlaka başvurmalısın. Sopunda da benim ismimi belirt vs vs" dedi ve el sallayarak ayrıldık. Garip bir mülakat oldu.

Northeastern öyle çok süper prestijli bir yer değildi, fakat Türkiye'de mastıra kalmak demek de iki yıl da buralarda takılmak demekti fakat ben değişiklik bağımlısı bir insandım. Boston güzel bir şehire benziyordu. Yalnız hocanın konusu çok spesifikti ve daha önce mezun vermediğinden bilemiyorum başarılı biri olup olmadığını. Hocanın öğrencilerinden Yunanlı kız hocadan çok memnun olduğunu Boston'ı da sevdiğini, eğer crowdsourcing'i machine learning ile birleştirirsem başarılı olabileceğimi söylemişti. Bunun üzerine başvurumu yaptım ben de.

İlk Kabul

Tatil günü, ben alarm kurmuşum kapatıp tekrar yatıyorum bir daha çalıyor bir daha kapatıyorum. Böyle yatakta cebelleşirken bir anda (saat 11 civarı) telefona "EPFL Admission and Fellowship Offer" başlıklı bir mail geldi noluyoruz dedim Allah'ım bu gerçek olabilir mi. Maili heyecanla açtım ve evet kabul almıştım. Bir de beni oryantasyona çağırıyorlardı, her şey onlardandı. Ailemle videolu arama yaptım ve kabul aldım diye bağırdım beraber sevindik. Ardından EPFL'ye başvuran ve onun da kabul alacağına emin olduğum birine mesaj attım, yarım saat sonra o da kabul aldı beraber sevindik. Her şey çok güzel. Yalnız Koç'ta tanıştığım ve çok sevdiğim bir arkadaşım fellowship (okulun bursu) alamadı, ona üzüldüm.

EPFL'den kabul almayı hiç beklemiyordum, zaten başvuru bedava diye başvurmuştum, niyet mektubuna hoca ismi bile yazmamıştım, sallamıştır birşeyler. İlk kabulümü başvurusunu böylece en dandik hazırladığım üniversiteden almış oldum.

Önceki gece Simon Fraser'e başvurumu hazırlamıştım ama parayı yatırmamıştım, isabet olmuş.

2 Hafta sonra Northeastern'daki hoca da "Seni kabul ettiler, resmi mektup bir hafta içinde gelir. Tebrikler!" diye mail attı. Northeastern'ın da oryantasyonu vardı, belli bir ücrete kadar yardım yapıyorlardı ama EPFL ile aynı güne denk getirmeyi başarmışlardı. Dolayısıyla gitmedim. Hocayı da üzülerek reddettim.

TAMU Mülakatı

Texas A&M'den daha önce sayfasına hiç bakmadığım bir hoca mail atmıştı. (Anlaşılan benim mail attığım hatun benim başvuruyu sallamamıştı.) Adam Mimarlık bölümünde hocaymış ama ne hikmetse "Data Visualization" (Veri Görselleştirme) ve sanal gerçeklik çalışıyor. Onunla da bir mülakat yaptık. Mülakat komik şartlarda oldu. Frizbi antrenmanından çıkıp ucu ucuna yetiştim. Odada internet çalışmıyordu, gittim ortak alana. Skype yapıyoruz ama kamera bir türlü açılmıyor. Adam sanki TV programı sunuyormuş gibi boşluğa bakarak konuşuyor. Epey de genç bir abi bu arada, haftaiçi araştırma yaparız haftasonu da counter atarızmışız gibi bir his geldi bana. Adam neler yaptığını anlamaya başladı ama dinleyemiyorum çünkü ortak alandayız ses var ve boyuna telefonum çalıp duruyor, antrenmandayken antrenman çıkışına sipariş vermişim öyle planlı bir adamım işte, ama erken geleceği tuttu ibibiğin. Adam anlatmayı bitirdi (hiçbir şey anlamadım) ve topu bana atmaya başladı. "Şu anda neredesin?" diyerek başladı. Daha ilk sorudan saçmaladım, "Ortak alandayım." dedim daha sonra adamın şaşkın bakışlarını görünce "Neyi kastettiğiniz neredesinle? Türkiye Ankara'dayım." falan dedim. Sonra birkaç detayını hatırlamadığım sorular, kamera açılmıyor diye özür dilememden sonra malum soru yine geldi "Neden doktora?" diye. "Akademisyen olmak istiyorum, başka şansım yok değil mi ama? C'mooooon" dedim. Not aldı. "Akademisyen olunca Türkiye'ye dönmek istiyor musun?" dedi. "Ne bilem lan" dedim. Not aldı. "Sizin iki alanınız var. Hangi konuda çalışacağım?" dedim. "Ben seni Veri Görselleştirmeye yazdım." dedi. "Değiştirme şansım var mı?" dedim. "Sonradan sanal gerçeklik projelerinde de yer alabilirsin istersen." falan dedi. Adamın iki konusu olması bana bayağı avantajlı geldi.

Redler

Cornell'de daha avantajlı olduğumu düşündüğümden gidip Information Science'a başvurmuştum ama sonra baktım ki adamlar 5-10 tane öğrenci falan alıyormuş. Muhtemelen bu öğrenciler de hocalarla önceden çalışan kendini kanıtlamış kişilerdi. Üstüne bir de benim niyet mektubumda yazdığım hoca önümüzdeki dönem izne ayrılıyor olunca red kaçınılmaz oldu. İşin kötüsü bizim bölümden bir kız (not ortalaması 3.90 küsür bir şey) Cornell Computer Science'tan kabul aldı. Benim de şansım olur muydu hiçbir zaman bilemeyeceğim ama en azından karizmayı çizdirmedim 8)

Cornell açıklandıktan sonra uzun bir süre sessizlik oldu. Ben EPFL'e gitmeye kafamı koymuştum ama yine de öbür sonuçları merak ediyordum, bu artık bir prestij meselesiydi.

University of Michigan'dan pek umutlu değildim, kabul de alamadım zaten isabet oldu. Yalnız UC San Diego'dan kabul alamamak ilginç oldu. Burada "Design" labına başvurmuştum, tabii hiç tasarım yapan biri olmadığım için kabul almam zordu ama bakarsın okulun genel bursunu falan alır labı sonra kendim seçerim diyordum o da olmadı. Santa Barbara'ya başvursaydım daha fazla şansım olurdu.

TAMU'dan herhangi bir cevap gelmedi. ID'mi unuttuğum için "Başvuru Durumu"na bakamıyorum ama muhtemelen cevap vermemelerinin nedeni adamlara resmi transkriptimi yollamamış olmam. Nasıl olsa gitmeyeceğim ona da boşuna para vermeyeyim diyip karnemi yollamadım evet.

Arkadaşlarım

EPFL'in oryantasyonuna Bilkent'ten dört kişi gitmiştik. Not ortalaması 3.99 olan CS'ci arkadaş University of Toronto'yu reddetmişti, CMU'dan kabul gelmezse EPFL'e geleceğim diyordu, alamadı herhalde ki EPFL'e geliyor artık. Diğer iki kişi EE'ciydi. Biri zamanında Türkiye 8.si olmuş, Ayntaşyn bir tipti. Stanford EE'den kabul aldığı için EPFL'ye gelmiyor. Öbür arkadaşımın da ondan kalır yanı yok pek, 3.97 ortalaması var. Ama bilgisayar mühendisliğine geçiş yapıyor, Computer Vision (görüntü tanıma falan) çalışacak. Georgia Tech ve Princetondan kabul almış, Princeton'da vision olmadığı için EPFL'ye geliyor o da. Bizim bölümde programlama ve veri analizi konusunda epey yardırmış Galatasaray liseli zeki bir eleman vardı, 3.80 ortalamayla sıralamada şu anda hemen altımda bulunuyor yani adam 9. Bilkentte (Ben 3.85'e düştüm, 8.yim) O doktoraya başvurmadı ama EPFL'ye mastıra kabul aldı. Mastır ücretli ama EPFL'nin ücreti yıllık 8 bin lira mı ne. Adam kendi freelance iş yaparak doktoradan daha fazla kazanabileceğini veya o kadar efor sarfetmeden para kazanabileceği için doktorayı seçmedi.

Not ortalamaları 3.70 küsür olan iki arkadaşım ve 3.99'luk Arnavut arkadaşım (Arnavut olması önemli tabii :P) University of Maryland College Park'tan okul bursuyla kabul aldı. Arnavut Stanford'a CMU'ya falan başvurmuştu ama kabul alamadı, sonradan Brown'dan kabul aldı, IVY League diye oraya gitti.

Not ortalaması yine 3.70 küsür olan, İngilizcesi pek iyi olamayan (TOEFL skoru 18 idi sanırsam) bir arkadaşım 7-8 yere başvurdu. Bu arkadaşımın pek bir araştırma geçmişi yoktu ama o ara araştırma yaptığı ve iyi de geçindiği sağlam kariyeri olan bir hoca ona iyi bir referans yazdı. Ayrıca adam olimpiyatçıydı yani algoritma bilgisi çok iyiydi. Fakat - belki İngilizcesinden dolayı bilmiyorum - redler ardı ardına geldi. Sadece Michigan State University'de bir Türk hocayla konuşmuştu (hocanın konuştuğu Bilkentli elemanlar onu önermiş) onun uğraşıyla Michigan State'e girdi. Not ortalaması 3.87 olan ama başvuru konusunda aşırı tembel olan arkadaşım da "Bari buraya başvurayım" diyip başvurdu, şimdi beraber gidiyorlar.

Not ortalaması bir aralar 4.0 olan şimdi de muhtemelen 4.0 olan bir - kız - arkadaşım bütün başvuruları topladı bize bir şey bırakmadı. University of Washington'a gidecek sanırım. En son nereden kabul aldı sormadım, köyün delisi gibi. Onun yakın arkadaşı olan kız da Cornell'den aldı. Yalnız şu bir gerçek ki bu alanda kızlara pozitif ayrımcılık var, okullar mühendislik bölümlerinin testesteron kokmasını istemiyor haklı olarak.

Not ortalaması benden iyi, stajları da benden iyi olan (biri Koç'ta işin %60'ını yapmıştı) üç arkadaşım da benim kadar gönlü tok yerlere başvurmadıkları için kabul alamadılar ve Türkiye'de kalmaya karar verdiler. İki sene sonra Amerika'da sağlam yerlere giderler diye düşünüyorum.

Bilkent EE'de 3.999 ortalamayla birinci olan (adamı 4'e yuvarladılar, Stanfordluyu geçti) kariyerine Fizik'ten devam etmek istedi, fakat Amerikalılar adamın fizik geçmişini iyi görmemiş olacak ki kabul etmediler. O da ETH Zürih'te mastıra gidiyor şimdi. Bilkent EE'den benim tanıdığım en az 4 kişi var ETH Zürih'ten mastıra kabul alan. Ha burssuz gidiyorlar ama ama oranın da ücreti yıllık 4 bin lira mı ne zaten. Oradan kabul alabilmek de başarı gayet.

*

Özetle ben çok parlak bir başvuru dönemi geçirmedim. 2/5 yapmışım anca. Ayrıca doktoraya kabul almak sandığımdan çok daha zor bir işmiş onu anladım, özellikle benim dönemde Bilkentte doktora patlaması oldu resmen, kime sorsam doktoraya başvuruyor arkadaş. Yirmi yıl sonra benim dönemimde Bilkentten çıkmış bilgisayar bilimcilerinin %100'ünü tanıyor olacağım resmen :P