28 Haziran 2017 Çarşamba

Yine geç kalktık. Kahvaltıya bu sefer Puzata Hata (Pizza Hut değil) isimli ünlü mekana gittik. Yemekleri parmakla gösterip yediğin kadar ödüyorsun burada, bir nevi ODTÜ çatı. Fiyatlar da ODTÜ çatı gibi :P Ukrayna'nın yöresel çorbası Borş'u içtik, ne diyeyim kötüydü. Ama vişneli mantı güzeldi.

Puzata hata gece görünümü: (sabah çekmeyi unutmuşum)



Normalde geziyi İbo planlamıştı ama bu sefer dedim "Abi şuraya gidelim ve metroyla gidelim, uber uber nereye kadar." Gittik. Uber 15-20 grivna, metro 4 grivna yani 50 kuruş. Manastırlara giden metro istasyonu (Arsenalna) dünyanın en derin metro istasyonuymuş (105 metre), çık çık bitmiyor. Beş dakika falan sürdü kurtulmak. Metro Dinyeper nehrinin (Kiev'in üzerine kurulduğu, şehre hayat veren nehir) yatağının yanındaki dik vadiye kuruluymuş, anladığım kadarıyla metro çok dik olmasın diye bu şekilde kurmak zorunda kalmışlar, tabii bu şekilde metroyu koydukları yer vadiden uzaklaştıkça alçalmış da. Başka çözüm bulamadılar mı onu bilmiyorum.



Buradan kiliseler ve savaş müzesinin olduğu yere çıktık.



Şehrin nehrin karşısında kalan tarafı (çirkin bayağı)



1932-1933 Sovyetler döneminde Ukrayna'da devlet eliyle kıtlık çıkarılmış. "Holodomor" yani aç bırakarak öldürme deniyor. Azmettiricisi tabii halkların kasabı Stalin (ölenlerin çoğunun Ukrayna milliyetçisi olması rastlantı değil anlaşılan). Nedenlerini okudum ama şudur diyemeyeceğim, herkes farklı diyor. 5-10 milyon kişinin açlıktan öldüğü bir felaketin mantıklı bir sebebi olamaz her halükarda. Yirmi altı ülke bunu soykırım olarak kabul ediyor, Türkiye dahil değil.

Katliam anıtı. Bu gezide gördüm ki katliam söz konusu olunca heykeller genelde çocuk heykeli oluyor.



Bu arada dıştan bize farklı gelmeyen Rus ve Ukrayna halklarının arasındaki farka ve çekişmeye de değineyim: Ukrayna'nın ortaçağdaki adı "Kievan Rus"tur (Kiev Knezliği). Ukraynalıların ataları saydıkları bu ülkenin sonunu Cengiz Han ve saz arkadaşları getirmiştir. Moğol imparatorluğu parçalanınca burada Altın Orda devleti kurulmuş. Timur da buraya hallenince iyice zayıflayan Altın Orda devletinden Moskova Knezliği kopmuş, büyümüş ve ben sizin babanızım diye ortalarda dolanmaya başlamış. Bugünkü Ukrayna ise Lehistan, Rusya, Osmanlı&Kırım arasında ping pong olarak oynanmış. Ülkenin farklı bölgeleri farklı ülkeler boyunduruğunda kalınca her ne kadar aynı veya çok benzer dil konuşsalar bile farklı kültürlere sahip oluyor. Polonya etkisinde kalıp Ukraynaca konuşan grup Rusya'dan da onun baskılarından ve katliamlarından bıkıp yüzünü batıya dönmeye çabalıyor. Doğuda Rusça konuşan halk ise Ukrayna'nın bu tutumundan ve 2014'te oy verip seçtikleri adamın protestolardan sonra sepetlenmesinden rahatsızlar. Kırım ise çoktan Stalin tarafından asimile edilmiş, yerli halkı Tatarlar kaçmış ya da sürülmüş, içindeki Ruslar birleşmeye hazırlar. Meydanın kime kaldığını tahmin edersiniz.

Aşağıda müzesi vardı ama biz girmedik. Arkadada kanatları kayaya sıkışmış bir kartalın heykeli var. Çanların sesi tüyler ürpertici.



Yine kiliselere girdik. Yakınlarda mağaraların içinde kiliseler varmış ama kaçırdık.

Kiev'de kiliseler genelde Bursasporlu:



Kilisenin içinde bütün peygamberlerin resmi vardı. Birkaç ne anlattığını bilmediğim ilginç resim:





Ne olmuş ne olmuş?



Buradan savaş müzesine geçtik, savaş müzesi dediğin de etrafta tanklar felan var. Tanklara çıkıp dur işareti yaparak fotoğraf çektirdik.



Tankların yanında niye sigara içmek yasak onu çözemedim.



Ondan sonra nehir kenarına gittik. Bugün resmi tatil olduğundan etraf kalabalık, ambiyans güzel.

Köprüde bungee jumping yapanlar vardı.





Müziğin tadını yine çocuklar çıkardı:





Daha önce Slovakya'ya gitmiştim ve etrafta çocuk falan görmemiştim. Hatta Kamboçya dışında çocukların sokakta oynadığı bir yer hatırlamıyorum. Kiev çocuk kaynıyor. Bol bol çocuk fotoğrafı çektik çok şirinler diye :P

Çaki:



Nehir kenarında yemek yiyip çay nargile yaptık, klasik Türk aktivitesi :d

Kiev'de hakikaten haftasonu ve özel günlerde bulunmak lazım. Ortam cıvıl cıvıl. Hostel yolu trafiğe kapanmış:





Dönüşte biraz dinlendikten sonra topluca cluba, ev ödevimiz. Artık beş kişi bindiğimiz için Uberciler laf yapmaya başladı "Belediye otobüsüne mi biniyorsunuz lan?" diye. Bir tanesi olmaz dedi, Hani'ye dedirttik üç beş bir şey atarız diye. Çıkışta Oz fazladan 10 grivna verdi (1.5 lira), adam "Dalga mı geçiyorsun la? İki katını isterim." dedi, Oz da 10 grivna daha verip eliyle hadi len yapıp indi.

Bu sefer yolda elimize tutuşturulan ve şehir dışında olan bir cluba girdik, clubın girişinde zırhlı şovalyeler falan var enteresan bir ortam, içeride ise kimse yok. İki tane kız durmadan yorulmadan oynuyor, clubın çalışanı herhalde. Fazla takılmayıp çıktık. Shooters diye bir yere gittik. Sahibi Türk'müş. Kapıda dönenlerden anladık ki Türkleri almıyorlar :) Hani Rusça konuşunca aldılar. İçeride kocaman bir bar ve bara oturup nargile içen barzo tipli adamlar var, dans edecek ufacık yerde de kendimi adamlara oynuyormuş gibi hissettim. (Direkt barzo diyordum, arkadaş uyardı olm adamlar efendi efendi oturuyor ne barzo diyorsun diye.) Adamlar ya Türk ya Azerbaycanlı ya da Arap. Hani almıyordunuz la? Bir yığın Despasito, Rockabye ve Shape of You'dan sonra Gülşen Bangır Bangır çaldı da keyiflendik. Yine de mekanı sevmedik. Tayland işi kapitalizme dökmüş diye kızıyordum ama burası daha beter olmuş. Arkadaş bir kızla muhabbet edeyim dedi de muhabbet etme ücreti kesip fiş verdiler adama asdas. Bir daha da shootersa gelmem.

Birkaç yere daha gittik ama clubtan çok kafeydi. Neyse bugün bitti diyip döndük.

Bu arada Hani cüzdanını çaldırdı ve Kiev'de mahsur kaldı, dönemedi. Adam evsiz barksız bizim odanın önünde minderde uyumaya başladı ya la.