İnternet aleminde eski bir geyik:



Burada adamın "yomoho yomoso"dan you're heart you're my soul'unu anlayabilmesi olayı esrarengiz kılan kısımken, daha az dikkat çeken ama es geçilmemesi gereken bir nokta da aşkı anlatan
ve sekiz tane kelimeden bu cool cümlenin kulağımıza ağız dolduran leş bir şive gibi gelmesi. Yomoho yomoso ne lan?

İngilizce'de karşılaştığımız bu esrarengiz olayın günlük hayata indirgenip normalleştirildiği dile Fransızca denir.

Fransızca'da neredeyse her kelime iki harf yani bir heceden oluşur. Çünkü dünyada hece kalmamıştır.

Örnekler:

Jöve (Je vais) : Gidiyorum.

Jövö. (Je veux) : İstiyorum.



Jebü (J'ai bu) : İçtim

Jevü (J'ai vu) : Gördüm

Bu ne lan?

Geçen mahallenin bakkalına kartpostal almaya gittim. 1.20 frankmış karpostal (bkz: oha). Türkçe'de bir yirmi, İngilizce'de van tventiy. Adam bana diyor a' va' (' işaretini sesi uzatmadan kestiğini göstermek için kullanıyorum.)

A' va' ne la?

İşin komiği yirmi (vingt) şarap (vin) ile eşsesli. Yani adam aslında benden bir şarap istiyor. Bir dahakine elimde 1.20'lik şarapla gidip "a' va'" dediğinde çıkarıp şarabı verip trolleyeceğim. Eved.

Hala bu über dil hakkında bilgi almaktan vazgeçmeyecek kadar kocaman bir çılgınsanız buradaki Fransızca serüvenimi kısa bir özet geçeyim.

*

İsviçre'nin Fransızca konuşulan kısmında yaşıyorum. Fransızca öğrenme zorunluluğum yok ama hobi olsun diye öğreniyorum yine de. (4-6 sene buradayız yahu el insaf, herkes bulamıyor böyle fırsatı.)

Fransızca öğrenmeye başlayalı 5-5.5 ay oldu. İsviçre'ye varmadan iki hafta önce kadar duolingodan çalışmaya başladım. Oryantasyon sırasında on gün her sabah 2.5 saat Fransızca gördükten sonra bir dönem boyunca haftada bir 1.5 saatlik derse girip A1'i bitirdim. Bir tane de A1-A2 seviyesinde okuma kitabı bitirdim. Dönem bittikten sonra bir de (aslında erasmuslar için açılan) yoğunlaştırılmış kursa gittim (Yine 2.5 saat, bu sefer eziyet gibi geldi doğrusu.) Bir dahaki dönem A2 seviyesine başlayacağım.

Fransızca Kolay mı?

Fransızca zor bir dil değil, ama kim için değil?

Diğer latince bazlı diller konuşanlar için: İtalyanlar, İspanyollar, Portekizliler ve Güney Amerikalılar. Adamlar bir şey bilmeseler de benle aynı sınıfta yani aynı seviyede olanlar öyle akıcı konuşuyorlar ki kendimi Fatih Terimle basın toplantısında gibi hissediyorum. Muhtemelen saçmalıyorlar ve bol bol hata yapıyorlar (arada yakaladığım oluyor) ama kafadan örn. İtalyanca-Fransızca doğrudan çeviri yaptıkları için gayet hızlı konuşuyorlar.

Ondan sonra da İngilizce bilen biz Türkler için zor değil. İngiltere tarihine ufak bir göz atarsanız eğer, bu adanın yol geçen hanına döndüğünü görürsünüz. Giren çıkmıyor. İngilizce de geleni yutmuş agar.io gibi. Sonuç: İngilizce ile Fransızca ayrı alt dil ailelerine mezun olsalar da (İngilizce Cermenik bir dildir) İngilizce kelimelerin %30'u Fransızca kökenlidir. Yanında bir de İngilizce kelimelerin %30'unun Latince kökenli olduğu gerçeği de koyulursa ve Fransızca'nın da Latince kökenli olduğu düşünülürse %60 gibi ucubik bir sayı çıkar ortaya.

Örnek kelimeler (fazla yazmaya üşendim)
İng - Fr
arrive - arrive
change - change
consult - consult
dance - danse
success - succés - sükse :P

Türkçe'de yabancı sözcük sayısı yarışında 6500 kelimeyle Arapça liderken 5000 kelimeyle Fransızca ikinci sıradadır. Örnekler: şimendifer, röbdoşambr, televizyon, kuzen, kuaför, tuvalet, antrenman, fötr şapka vs. Dilimize Fransızca'dan geçen kelimeleri (azıcık Fransızca bildikten sonra) saptamak çok kolaydır, saptadığınız bu kelimeleri de Fransızca konuşurken hiçbir değişiklik yapmadan hazır olarak kullanabilirsiniz.

Dolayısıyla İngilizce + Türkçe bilince epey bir kelime bilgisiyle işe başlıyorsunuz. Ha geri kalan kısım bu avantajınızı siliyor süpüyor.

Gramer

Fransızca'nın grameri İngilizce'nin Director's Cut'ı gibi. Her şey aynı ama daha komplike bir hale gelmiş gibi.

Çoğu Hint-Avrupa dilinde bulunan ve aslında hepimizin binlerce yıl önce barbarlar tarafından icat edilmiş bir dili konuştuğumuzun kanıtı olan "Eril-Dişil" kavramıyla karşılaşıyoruz önce. Yani her şeyin cinsiyeti var. Dişi gemi, erkek peynir, sarı gelin vs. Bunlar da le (eril), la (dişi), les (çoğul) artikelleriyle sağlanıyor. Örneğin la television. Artikel kullanmak zorunlu. Bir tane şey için un ve une artikelleri var. Artikeller farklı eklerle birleşince ortaya karışım ekler çıkıyor. a + la = a la iken a + le = au ? Daha türlü türlü zorluklar. Örneğin bir sözcük dişil ya onu niteleyen tüm her şey de dişile çevriliyorç Örneğin un bel homme "yakışıklı bir erkek" iken güzel bir kadın için une belle femme kullanıyorlar. Un -> une, bel -> belle oluyor.

Soru sormak için acayip kalıplar var, Qu'est-ce que.. diye başlayan, What is it that diye İngilizce'ye çevrilebiliyor. Ama mantıkla çeviriyle alışılcak gibi değil. Bunları ezberleyene kadar sorularımı düz cümle + şaşırmış ifade ile sordum. (Buna izin var bu dilde.) Örneğin Saat iki mi? demek yerine Saat ikiii??? demek gibi.

İngilizce'de özneye göre fiil çekimleri oldukça basit. Geniş zaman için I, you, we, they'de farklılık yok, he she it'te ise sonuna bi -s koyuyoruz. Diğer zamanlarda bunlarda yok. Fransızca'da ise her zamirin kendine has çekimi var ve her zamanın kendine has çekimi var. Dolayısıyla ezberleyecek çok fazla çekim var. Director's cut demiştim.

Zamanlarda aşırı radikal bir değişiklik yok. İngilizce'deki iki past bire indirgenmiş, ama yanına geçmiş zamanın hikayesi diyeceğimiz bir "imperfait" tense'i koyulmuş. Bir de dördüncü şartlı zaman için ekstra bir zaman var, yani keşke anlamı veren cümlelerde değişik bir zaman ve o zamanın çekimleri var. Belki ileride ekstra başka zamanlar da çıkar, şu an bilmiyorum. Ama şu ana kadar, ezberlenecek ekstra çekimler dışında, zaman konusunda karışık bir mevzuya rastlamadım.

Bazı kurallar ise aynı ama sözcüklerin yerleri İngilizce'ye göre değişik. Örneğin "He tells me" Fransızca'da "Il (he) me (me) dit (tells) ? Bu tip yer değişimlerinin olduğu başka durumlar da var.

Özet olarak malesef gramerde sadece İngilizce bilgisi de kurtarmıyor. İngilizce'den fazlasını bilmek gerekiyor. Aynı zamanda kafadan direkt İngilizce'den çeviri yapınca yukarıdaki gibi yer değişikliklerini hesaba katmak gerekiyor. Ama en büyük sıkıntı İngilizce bilgim ile Fransızca bilgim arasındaki dengesizlik. Aynı Cem Yılmaz'ın bahsettiği gibi "Salatayı ortaya karışık yap." cümlesini İngilizce'de söylemediğimiz gibi kafadan önce cümleyi İngilizce kurup sonra Fransızca'ya çevirmeye kalkınca İngilizce cümle çok kompleks gelebiliyor ve kısa zamanda çeviri mümkün olmuyor, mecburen hemen söylemek istediğim şeyi söylemenin daha basit yolunu düşünmem gerekiyor. Tabii en doğrusu araya başka bir dil karıştırmadan elde olan Fransızca bilgisiyle cümle konuşmaya çalışmak. Ama eldeki Fransızca bilgisi çok kıt olunca ve olan Fransızca'yı da geliştirmek için yine Fransızca konuşmam gerekince pis bir döngüye giriyoruz. Dolayısıyla kafadan İngilizce-Fransızca çeviri yapmak gibi hilelere başvurmak durumunda kalıyoruz illa.

Dinleme & Anlama(ma)

Fransızca neden kulağa hoş gelen, "seksi" bir dildir? Fransızca'da çok pis ulama vardır. Ulama neydi? (ulama emekti) İki ardışık kelimeden birinci kelime ünsüzle bitiyor ikinci kelime ünlüyle başlıyorsa orada ulama olur, iki kelime duraklama olmadan tekerleme gibi okunabilir. Örneğin "Yazarım azimle." (???) Heh işte Fransızca'da bu hep vardır. Yoksa bile kendileri araya z, t falan yapıştırarak üretirler veya ünlüleri kırparlar.

Örnek:
Cümle: (kelimeler kendi başına olunca):
Ce est le anniversaire de un garçon qui ne sait pas ecouter.

Cümlenin bu haliyle okunuşu:
Se e lö aniverse dö a' garso(n) ki ne se pa ekute

Orijinal cümle:
C'est l'anniversaire d'un garçon qui ne sait pas écouter.

Doğru okunuş:
Se laniverse da garso(n) ki ne se pa zekute.

Tabii siz Türkçe'deki alıştığınız gibi tane tane okuyunca yavaş oldu. (O yüzden bizim Türk dizileri bu kadar uzun sürüyor zaten ya.) Doğru okunuş:
https://translate.google.com/#en/fr/This%20is%20the%20birthday%20of%20a%20boy%20who%20does%20not%20know%20to%20listen.

Tabii sizin için yavaşlayıp tane tane konuşmuyorlar bazı densizler. Yardırıyorlar. Anlamazsanız İngilizce'ye geçiyorlar, o da olmazsa siz tarzancaya geçiyorsunuz.

Bir de bu harf atlama olayını abarttıkları oluyor. Je suis diye yazılan ve jözwi diye okunan "Ben..." kalıbını şarkılarda sık sık "şü" diye okunurken duyabilirsiniz. Güle güle "au revoir" yani oğevuağ" imiş, Fransızlar öyle diyor, ama burada hiç bu kelimeyi bu şekilde duymadım. Herkes "oğva" diyor. Daha nice gariplikler. Fransızca "ekonomik dil" diyorlar ama ben ekşi sözlükteki benzetmeyi dava çok sevdim. "Devlet dairesi gibi dil, harflerin bir iki tanesi çalışıyor gerisi soliteğ oynuyor.

Peki bu zorluklar varken nasıl insanlarla konuşup anlaşabiliyorum ben? Şöyle ki bir cümleyi duyduktan sonra tamamını düşünüp anlamam vakit alıyor, ki anlamama ihtimalim de var, tabii ablalar benim jeton düşene kadar yardırmış İstiklal marşına geçmiş oluyor. Bu durumda yapılacak şey belli; cümledeki anahtar kelimeleri yakalayıp hikayeyi kafada yeni baştan oluşturmak. (İngilizce dinleme konusunda da önerilen bir teknik bu.) Örneğin bugün bir şey için kart çıkarmam gerekti, görevli kadın yardırıyor, "Il faut" ("One needs to", "Gereken şu ki") "bıdıvıdıvıdı ici" (parmağıyla dışarıyı gösteriyor.) Bıdıvıdıyı anlamayıp ben de elimle dışarıyı gösteriyorum "A l'exterieur?" diyorum evet diyor. (kaşla göz arasında Türkçe'yi söktü zaar) Yani dışarıya gitmem lazım orada bir şeyler olacak (beş dakika sonra dışarıya stant kuracaklarmış meğerse) böyle böyle anlaşıyorum elimden geldiğince.

Konuşmak

Ben Fransızca anlamıyorum, ama konuşabiliyorum ya.

Yukarıda bahsettiğim gibi ben Fransızca'yı İngilizce'den öğrendiğim için, ayrıca İngilizce'nin grameri Fransızca'yla Türkçe'den daha iyi eşleştiği için kafamda cümlenin İngilizce'sini kurup oradan Fransızca'ya çeviriyorum. İngilizce'nin mantıksız kaçtığı yerlerde Türkçe'yi kullandığım da oluyor. (Şimdi örnek aklıma gelmedi.) Yalnız İngilizce öğrenirken hatta Çince öğrenirken kafamda önce Türkçe cümle kurmuyordum (çok kompleks cümleler kurmadıkça) şimdi hile yapıyorum, bakalım ileride başıma bir iş açacak mı bu olay.

Ulamalar zorlayacak diye düşünmüştüm baştan ama pek öyle değilmiş. Z'lerimi koya koya okuyorum her şeyi. Gayet eğlenceli.

Yalnız doğru telaffuz etmek o kadar kolay değil, en azından başlangıçta. On altı tane farklı sesli harf sesi varmış Fransızca'da. Ne demek bu? Yani Fransızca yazıldığı gibi okunsaydı on altı tane sesli harfleri olurdu demek. Bana sadece sekiz tane farklı ses varmış gibi geliyor. Gerisini ıkına ıkına telaffuz ediyorum.

Dinleme kısmında anlattığım olaylardan dolayı insanlarla konuşup pratik yapmam çok zor. Birkaç kere yurdumdaki kattaki arkadaşın arkadaşlarıyla muhabbet ettiğim oldu ama müzik öğrencileri oldukları için sürekli göremiyorum onları. Onlardan başka pratik yapacak fazla insan yok etrafta, doktoracıların çok azı ders alıyor. "Grameri ve sözcük bilgisini iyice oturtup öyle pratik yapayım." diyorum kendime kendime. Ama bunları oturtmak için de pratik yapmak gerekiyor. Zor iş ne yapalım.


Fransızca'daki En Garip Olay

Fransızca'daki en garip olay bence sayılar. 97 "quatre-vingt-dix-sept" diye okunuyor, bu da "dört tane yirmi, on, yedi." demek. Hayda.

Muhabbet Hep İngilizce Üzerinden Geçti. İngilizce Bilmeden Türkçe Üzerinden Fransızca Öğrenenler İçin Bir Şey Yazmayacak mısın?

Hayır yazmayacağım. Eğer Fransa'daki kayınvalidenizin yanında işe başlamayacaksanız İngilizce bilmeden Fransızca öğrenmek, şüphesiz ki çok saçmadır. Dünya dili İngilizce'dir ve Fransızca'dan da kat kat kolaydır. Her konuda en çok kaynak her zaman İngilizce bulunur. Amerika süper güç olduğu gibi kültürel süper güç de İngilizce'dir. Yalnız bir gün ekonomik ve askeri güç Çin'e vs. kaysa bile kültürel süper güç uzun bir süre İngilizce'de olacaktır tıpkı eskiden askeri seviyede Fransa'nın ahı gitmiş vahı kalmışken Fransızca'nın Avrupa'da en geçerli dil olması, Osmanlı devlet adamlarının birinci yabancı dilinin Fransızca olması gibi.

Fransızca Şarkılar:

Fransızca şarkı dinliyorum ve hatta öğrenip söylemeye çalışıyorum, özellikle bu harf yutma olaylarını anlamakta işe yarıyor. Favori şarkıcılarım: Zaz, Stromae, Riff Cohen, Pomme, Alizee (Youtube'taki coverları harika), Therion (Sadece Les Fleurs du Mal Fransızca ama çok süper)

Bu da hazırladığım bir Spotify playlisti, takibe takip:
https://open.spotify.com/user/11126283228/playlist/1K2a05iJveCtM5ErkTwFUg?si=0KSLdqAWS0GEwB2_Ero4sw

(Şu an şarkıcı çeşitliliği az ama olsun.)

*

Fransızca ile ilgili aklıma gelenler kısaca bunlar. Anlaşılmayan bir yer varsa yorum bırakmayı ihmal etmeyin!