Mescid-i Aksa’ya giden ulvi yolda geziye devam ediyoruz!!!

Yalnız Mescid-i Aksa Müslüman mahallesinde, dolayısıyla Şam kapısına daha yakın. Ben de şehirden çıkıp Şam kapısına yürümeye karar verdim. Gitmek için caddeye çıkıyorsun ve bir yokuş inmeniz gerekiyor (şaşırdım çünkü kale duvarları içindeki eski şehir düz hissettiriyor.)

İndikçe Kudüs’ten insan manzaraları.. Doğu Kudüs’teyiz yani Arap tarafında. Sanki ülke değiştirmişiz gibi, her taraf Arap, her taraf hararetli, birileri siyah giysiler içinde grupça bir yerlere gidiyor.

İsrail belediyesi iyi bayramlar diler:



Teyzeler çocukları salmış, çocuklar dışarıdaki yapay havuzlardaki pis suya girmiş. Hey Allah’ım.



Şam kapısı:


Yafa kapısı küçücüktü, bu ise bayağı cafcaflı. İşte şehir kapısı dediğin böyle olur diyorsun. Kapının önünü gözetleyen askerler var. Modern city watch adamlar.

Bir keresinde iki çocuğu kavga ederken gördüler ve sanki bıçaklı kavgaya karışmış gibi üzerlerine yürüdüler. Korkutucuydu.

Sadece askerler de değil, kameralar da her yerde:



Birkaç resim çektikten sonra telefona gimbalı takıp uzun uzun çekeyim dedim, biraz da etraftaki asker, polis ve karaçarşaflı popülasyonundan tırsarak. Neyse ki bir şey olmadı, sadece bir adam parmağıyla “Çekme kamarayın.” yaptı. Bu kadar gergin bir yerde böyle kafama göre herkesi çekmeme şaşırdım. Bir ara youtube’a atarım.
Öbür mahallelere göre burası epey değişik. Bir kere burası şehir falan değil, bildiğin kapalı çarşı burası. Dükkanlar işgal etmiş. Araplar zemin katlarına dükkan açmış veya onları kiraya vermiş herhalde. Hediyelikçi gezmek bir zaman sonra bayıyor ama sadece hediyelikçi yok burada, yerel halk için de şeyler var. 

Diğer mahallelere göre önemli fark şüphesiz yerlerin çöplerle dolu olması. Çöp popülasyonu arttıkça Müslüman mahallesine yaklaştığınızı anlayabilirsiniz. Bir de çok ucuz burası, Batı Kudüs’te falafel 17 şekel (4.25€) burada 10 şekel (2.5€) (öbürü daha güzeldi ama.) Yedikten sonra kağıdını atacağım zaman sonra neden yerlerin pislik içinde olduğunu anladım, çöp kutusu yok ki hiçbir yerde!? 

Künefeci abiyi ve kurtlar vadisi sidisi satan amcayı geçtim.

Bu dükkanın sahibi Türk imiş, içine girmeye vaktim olmadı:


Haifa’da tanıştığım çift “Mescid-i Aksa’nın iki girişi var, biz Müslüman girişinden girdik sen de öyle yap. Sıkıntı olmadı teravih namazı girdik, ben örtündüm o kadar.” demişti. Hosteldeki konsolosluk çalışanı abi ise “Sen böyle modern giyinmişin ya kesin sana sıkıntı yapacaklar.” demişti. (Modern dediğim çino pantalon var üzerimde, şort falan değil yani.)

Mescid-i aksaya giden tünele girdim, tünelin ucunda askerler bekliyor. Çekimi bıraktım, kendimden emin adımlarla yürümeye başladım.

“Dur daha fazla gidemezsin.”
“?”
“Sadece buradan çekim yapabilirsin.”
“Neden?”
“Sadece Müslümanlar için.”
“Ben Türkiye’den geliyorum.” (Direkt Türkiye dedim iki Tayyip Erdoğan muhabbeti her kapıyı açar diye. Açmadı.)
“Ha Türkiye’den misin, Müslüman mısın sen.”
“Evet.”
“Geç o zaman.”

Girişte de başka bir abi tabureye oturmuş bekliyor. 
“Türkiye’den misin sen?”
“Evet.”
“(Türkçe) Hoşgeldin”
“Eyv”

Gitmek için arkamı döndüm.
Döndüğüm anda adam arkamdan usulca “Eşhedü enla?”
Döndüm, “ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve resulü” dedim. (eyvah ortasından başladım.)
“Ok, geçebilirsin.”

Yine arkamı döndüm, bir adım atıcam, arkamdan bir ses
“Fatiha?”
Baba Şerlok holms çıktı ya la! Aniden sorup ters köşeye yapmaya çalıpıyor.
Döndüm Fatihayı din derslerindeki 20 m/s hızında hareke falan sallamadan sonuna da amini yapıştırarak okudum. 
“Allah kabul etsin” dedi. 

Döndüm, “Ayetel Kürsi?” demedi neyse ki. Din sınavını alnımızın akıyla verdik. 

Şerlok holms gizli Müslümandır, Şerlok Holms’un gerçek adı Şeyh Hommus’tur…. lol. 

Mescid-i Aksa aslında bir kompleks. Karpostallardaki Altın Kubbe aslında Kubbetüs Sahara. Hayatımda gördüğüm en güzel yapılardan biri:







Önünde birkaç fotoğraf çektim. Sonra bir abi onu çekmemi istedi. Çektim. Beni de çeker misin dedim. Çekti ama güzel çekemedi xd Sonra telefonu çaldı, Diriliş Ertuğrul giriş müziği ahahahaha. 😄 😄 😄 
İçeri girdim. Girişte de görevli var. Benim turist olduğumu fark etti, sa falan dedi, azıcık Türkçe konuştu. Ayakkabılarımı koyup girdim sonra. Arkamdan seslendi. Dedim eyvah yine başlıyoruz. Neyse bu sefer bir şey olmadı. Ayakkabılarımı yanlışlıkla kadın kısmına koymuşum. Girişi de kadın kısmından yapmışım, turist olduğumu oradan çakozladı herhalde 😄

İçerideki yaş piramidi ters çan eğrisi gibi, amcalar, dedeler ve torunları falan var. Topla oynayan çocuklar var? Sonradan öğrendim ki Filistinli gençlerin buraya alınması yasakmış cıngar çıkarıyorlar diye. (bakınız İkinci İntifada)

Kubbe:






Mescid-i Aksaya (direkt Tapınak Tepesi olarak geçen yere) girme yasaklarından biraz bahsedersek: 
Osmanlı zamanında Müslüman olmayanların girmesi yasakmış, ama sıkıntı çıkmıyormuş zaten Yahudiler devlete karşı boynumuzdan ince diye takılıyorlarmış. 
Tanzimat fermanı gayrimüslimlere de giriş izni verilmiş, ama bunun için validen özel izin almak gerekiyormuş. Yalnız şöyle bir durum var, burası Yahudiler için o kadar kutsal ki girmek yasak? Bu kutsal bölgeye ayağını basamazsın. Bu yüzden buraya özel izinle giren Yahudiler Müslümanlar tarafından taşınmışlar… :d
1967’de bölge İsrail’in eline geçmiş, ama Ürdünlü dini otoritelerin bölgeyi yönetmesine izin vermişler. İsrail Diyanet İşleri anons yapmış “Tevrat’a göre burası çok kutsaldır kimse giremez.” diye (hatta yazı ağlama duvarının girişinde hala asılı) bunun üzerinde de tartışmalar var tabii, biri der bir kısmına girebilirler ama tapınağın içine giremezler, biri der alana girerlerse yanlışlıkla tapınağa da girebilirler vs.
Bugün İsrail devleti bölgede Yahudi ibadetini tamamen yasaklamış durumda, Müslümanlar istediği gibi girip çıkabiliyor, Yahudi ve Hıristiyanlar ise bazı zamanlarda turist olarak girebiliyor. Siyasi gerginlik olduğu zamanlar, cumaları, Yahudi ve Müslüman dini bayramlarında sadece belirli bir yaşın üzerindeki Müslüman erkeklere (bana bir şey demediler gerçi turistim diye) ve her yaştan Müslüman kadına izin var. 

Bir keresinde iki tane Yahudi genç Müslümanlar gibi giyinip girmeye çalışmış. Polis kuşkulanmış bunlar ne ayak diye, kimlik sormuş. Sonra tutuklamışlar elemanları. 

Anladığım kadarıyla ben cuma günü geldiğim için bu kadar uğraştırdılar. Yoksa turistler de giriyor gayet. Sadece farklı bir girişten giriyorlar ve ciddi güvenlik var. Ayrıca mescidin içine girmeleri yasak. 

Kubbenin altında açıkta bir taş var, Hz. İbrahim’in Hz. İsmail’i kurban etmeye niyetlendiği taş. Duruyor öyle. Çıktım, biraz da Mescid-i Aksa’daki mescidi gezeyim dedim.






Burası normal herhangi bir camii gibiydi, geniş sadece. Namaz vakti gelmiş olmalıydı ama içeride bir avuç insan var sadece. Merak ettim, bir adamı durdum sordum. Daha doğrusu soramadım. İmam cemaatle namaz kılacak mı burada? diye sormaya çabalıyorum ama soramıyorum ki, o dil yok bende. Saçmalıyorum, ama saçmalarken ben İngilizce biliyorum da karşıdaki bilmiyormuş gibi konuşuyorum. Adam “Ben Filistinliyim, İngilizce’ye gayet hakimim.” diye uyarmak zorunda kaldı, biraz kendimi toparladım ama yine soramadım. Bilmiyorum dedi gitti sonunda. Bu da böyle bir anımdır.

Çıktım mekandan, bir tane daha yürüme turu var ona gideceğim. Çıkışı ararken bir anda ezan okunmaya başladı. Dedim eyvah, tam namaz vakti çıkarsam adam diyecek “Ne biçim Müslümansın sen namazdan kaçıyorsun ibiş.” Bir tane başında asker dikilmemiş bir çıkış gördüm, dedim buradan yaylanayım. Ama orası çıkış değil abdesthaneymiş. Neyse hazır geldik, kılayım bir dal dedim. En büyük korkum abdest alıp kurulanamadan çorap giyip mantar kapmaktı. Yanımda peçete falan da yoktu. Neyse ki hava sıcak, ayaklarım hemen kurudu. Girdim Mescid-i Aksa'ya saf tuttum. Yandaki adam safı bozma tipinde hareketler yaptı. Onun dışında zevkliydi. Yalnız fazla kalabalık değildi.

*

Çıktım, diğer yürüme turunu yakalamak için son hız Yafa kalesine yürüdüm. Bu seferki turun ismi "Şabat Deneyimi" turu. Cuma akşamından cumartesi akşamına kadar Yahudilerin kutsal dinlenme günü hakkında bilgi veriyor. Türkiye'ye dönünce ben de "Hayırlı Cumalar" turu verip insanları namaza götüreceğim. 

Turu Yine aynı rehber veriyor. Fiyatı 25€, çok pahalı, ama tur şirketinin bir kampanyası var, çeşitli şehirlerde yürüme turuna katılınca 3. şehire katılınca paralı turlardan birine %50 indirim var ve ilk şehirde +1 bonus. Tel Aviv'den aldığım kağıda Kudüs'te damga basmışlardı. Dedim atmayayım hazır gelmişken kullanayım dedim ben de.

Tur rehberi bizi bir yere getirip oturttu ve karşımıza geçip anlatmaya başladı."Tanrı evreni kaç günde yaratmıştır?" Cevaplar 6,7 diye gidiyordu ki birkaç (muhtemelen Avrupalı) kız "Hiç yaratmadı" dedi zinciri bozdu. Ben de 6 trilyon diyerek bilimsel bir cevap verdim. :d Doğru cevap 6 gündü, çünkü eski Ahit'e göre Tanrı evreni 6 günde yaratıp 7. gün dinlenmişti. (6 gün 6 evre olarak yorumlanıyor.)

Yahudiler de buradan ders alarak haftanın altı günü çalışıp yedinci gün dinleniyorlar. Ana düşünce bir günlüğüne robotluğu bırakmak. Pasif olmak. Oturup düşünmek. Zaten ruh anlamına gelen İbranice nefeş sözcüğü aynı zamanda tatil anlamına geliyormuş. Tatil ruhun gıdasıdır.

Bir şey üretmek yasak. Çemberi tamamlamak yasak. O ne demek diyeceksiniz. Bu da bir çok şeyi kavramı sınıflandırmak için kullandıkları kavram. Örneğin elektrik yasak, çember birleşiyor :D Dolayısıyla telefon yasak. Asansör yasak. Yazmak yasak. Ateş yasak, dolayısıyla bir şey pişirmek yasak. Ticaret yasak.

Eee o yasak bu yasak, bir Yahudi hayatını nasıl sürdürecek? Ticaret yasak yahu ticaretsiz Yahudi mi olur. :d

Tur rehberinin dediğine göre bu yasakların hepsinin bir çaresi varmış ve kutsal kitaplarda yazıyormuş  (bizdeki hadis kitapları gibi) Ateş yakamıyorsunuz diye tüm gün cacık yemenize gerek yok, şabat başlamadan ateşinizi yakıp gün boyu söndürmüyorsunuz. Asansör yasak ama asansörü siz çalıştırmıyorsanız sıkıntı yok. Bunun için özel Şabat asansörleri üretilmiş. Otomatik olarak git gel yapıyor Şabat günü. Böylece Yahudiler tuşa basmadan yani günaha girmeden inip çıkabiliyor. Şabat günü satış yok, Şabat'a özel kiralama var :d (bkz: İslami bankacılık) 

Cinsel birliktelik serbestmiş. Çünkü çocuk üretmek Tevrat'taki gibi üretme kavramına uymuyormuş. Detaylar mahallenizin hahamına başvurun. 

*
Ağlama duvarı girişi


Duvarın kendisi:



Tabii insanlar buraya salya sümük ağlamaya gelmiyor, dua etmeye geliyorlar. Önemli Mesih'in buraya ineceğine inanmalarındanmış. Ateist Yahudiler (?) bile akıllarına bir şey takılırsa ne olur ne olmaz diyip buraya gelip kağıda bir şeyler yazıp bırakıyorlarmış. (Tur rehberi de ateist olduğunu söyledi.)

Çinliler Ağlama Duvarında piknik yaparken:


Orijinal Yahudiler aslında beyaz giyinirmiş, malum çöldesiniz yanıyorsunuz. Siyah giyinenler ise Avrupalı Aşkenazi Yahudileri, modalarını buraya getirmişler. Bazı Yahudiler Yahudi oldukları belli olmasın diye uzun gömleklerini pantolonlarının içeri sokarlarmış. 

Ortodoks (muhafazakar) Yahudiler kutsal günlerde kollarını bir bandajla 7 kere sarıyorlar, içinde dua sure falan var. Eski Ahitte yazıyormuş böyle yapın diye (metafor olduğunu düşünüp yapmayanlar da var.)

Girişte kız erkek ayrı. Girişte kafayı örtmek gerekiyor, bunun kullan at kipalar koymuşlar. Geçirdim kafama bir tane. Ağlama duvarındakilere bakındım. Yanında bir sinagog vardı girdim. Yahudi amcalar hararetli hararetli Tevrat okuyor. Sallanarak ahenk yakalamışlar, kendilerinden geçmişler. Biz turist grubu olarak fotoğraflarını videolarını falan çekiyoruz, onlar bizi sallamıyorlar. Önlerine geçip selfi alsak bir şey demezler (tabii bunu yapmadık.)




Kullan at kipayı eve götürüp hediye olarak saklayabilirsiniz dedi turcu abi. Ama kipaların bulunduğu yerde "Lütfen geri bırakın." yazıyor. Ve çıkarken havaalanında yoğun güvenlik önlemleri var. Polisler "Bu ne la ağlama duvarından kipa yürütmüş yakalayın!" demesinden korkup almadım ahaha. Zaten çok dandikti annem daha iyisini diker.

Suyla elleri yıkamak gerekiyor.  Onun için de bardak koymuşlar niyeyse.


Ağlama duvarının 2/3'ü erkeklere 1/3'ü kadınlara tahsis edilmiş. Almanya'da başlayan reform hareketine tabii olan reform Yahudileri buna karşı çıkmışlar, onlara göre erkeklerin yapabildikleri her şeyi kadınlar da yapabilmiş. Amerika'daki Yahudilerin 5.3/6 milyonu reformcuymuş ama İsrail'deki sayıları bayağı azmış bunların. Yine de istekleri kabul edilmiş (Amerikadakiler lobicilik yaptı tabii) Ağlama duvarının (aşağılamak için) kadın tarafından 160 metre kadarını onlara tahsis etmişler.

Geldik o tarafa. İnsanlar toplanmış şarkı söylüyordu. Gerçekten de kıyıda köşede kalmışlar. "Biz kendi aramızda eğleniyoruz." modundalar.


Yedi kollu şamdan, Menorah ve arkasındaki Sefarad Yahudi Sinagogu:



Menorah bilgeliği sembol ediyormuş. Aynı zamanda evrenin yaratılması olan 7 günü de. Bayağı bir şey simgeliyor azıcık internetten okuyayım dedim ruhum daraldı. Turcu abinin söylediğine göre aslında buradaki gibi tek ayaklı değilmiş. Roma Kudüs'e girince - tıpkı Mısır'dan dikili taş yürüttükleri gibi - buradan da şamdanı yürütmüşler ve daha kolay yürütmek için de tek ayaklı yapmışlar. Bu hırsızlığı anlatan rölyef:


Sefarad Yahudileri'nden bahsetmeye başladı. Burası onların sinagogu. Sefarad Yahudilerinin hikayesini zaten biliyorsunuz, İspanya'dan sürüldüler. Şimdi Fas'tan Pakistan'a her yerde yaşamaktalar. Türkiye'deki Yahudiler de Sefarad Yahudisi.

"Benim bir tane Sefarad Yahudisi kız arkadaşım olmuştu. Garip garip batıl inanışları vardı, evde wudu bebekleri vardı." tarzında bir yığın yakındı. Ben de İsviçre'de Türkiyeli bir Yahudi kızla tanışmışıp numarasını almıştım. Sonra hiçbir mesajıma yanıt vermedi :(

Seküler Yahudileri çekiştirdi en son. Kudüs'ün dışında bir ada varmış. Şabat zamanı seküler Yahudiler orada takılıyormuş. :d

Şabat başlangıcını belirtmek için siren çalmaya başladı. Aynı anda kuşlar ciklemeye başladı. Turcu abi turu bitirdi "Bence Ağlama duvarına geri dönün orası şu an bayram havasında olacak." dedi. Ama hosteldeki Şabat yemeğini yakalamak için erken döndüm ben. En kötü internetten videolarını izlerim, karın açlığı daha önemli dedim. :d

Kutsal musluk:



Kutsal çünkü suyu meyve suyuna çeviriyor :d


Aslında kahvaltıdan biraz erken dönseydim veya Mescid-i Aksa ziyaretini azıcık daha kısa tutsaydım Kıyamet Kilisesinin içini de gezebilirdim ama başaramadım. Yine de başarmış gibi fotoğraflarını atayım. İçeri çok ışıklı olduğundan resimler çok kötü. Ve kilisenin içinde de öyle önemli bir şey yok. Sadece manevi bir anlamı var buranın. Bunu okuyan birçok kişiye bir anlam ifade etmeyecektir. Şu ilginç gelebilir ama: Birinci Haçlı Seferi bu kiliseyi ele geçirmek için yapılmıştır ve bu uğurda Haçlı orduları Uruk Hailer gibi Anadolu'ya üşüşmüştür.



İçeride bir sürü dua eden Latin Amerikalı teyze var. Golgota isimli Hz. İsa'nın çarmıha gerildiği tepeye ait bir taş var, bu taş da (İsrail'deki bir çok şey gibi) ikiye ayrılmış, Yunanlılar bir taraftan bakıyor Katolikler bi taraftan bakıyor. Hacı teyzeler taşa dokunmak için kuyruğa girmişler.


Kilise bölünmüş dedik, burası da bir sekmesi ama hangisi bir fikrim yok:



Bu kilisenin başka hikayeleri de var ama tur rehberi sadece bu kadarını anlattı ve muhtemelen size de sadece bu kadarı ilginç gelecek. 

*

Hostele döndüm. Bayağı erken gelmişim aslında, daha yeni pişiriyorlar yemekleri. Biraz hostelde dinlendim. Döndüm.

Yemekte patlıcan, balık ve bir sürü köfte (kadın budu köfte gibi, inegöl köfte değil) vardı. Döner-falafele ara verdik xD

Şabat yemeğini veren Yahudi amca "45 yıldır dindar bir hayat sürüyordum ama son yıllar artık öyle değil (enteresan). Ama tüm bunlar sistemimde artık." dedi. Sonra önce şunu içeriz sonra ekmek yeriz bilmemne dedi, dua okudu, "İlahi söyleyeceğim ama sizin de söylemeniz lazım." diyip etrafındaki Yahudilere de söyletti.



"Evet arkadaşlar iftar yemeğine hoşgeldiniz!! Orucu hurmayla açmak makbuldur, ama biz Türkler Akdeniz'de yaşıyoruz o yüzden zeytin de kafi!!! Açarken dua okur ve Nihat Hatipoğlu izleriz!!!"

Abinin konuşma bitti turist muhabbeti faslına geçildi. Sonra abiyi fazla sallayan olmadı. :d Ben de yanımdaki Çinli kızla konuştum biraz. MIT Media labta öğrenciymiş staja gelmiş (sonradan öğrendim ki bayağı sağlam bir yermiş burası, Cüneyt Özdemir vlogunu falan çekmiş) Kız bu arada Çin Çinlisi ama Amerikalı gibi konuşuyor, 3-4 sene orada yaşaya yaşaya aksan yapmış ki bu aşırı nadir bir şey. Kızın IQ 160. Dedim ben de Lozan.. Karşımdaki o zamana kadar sessiz duran Fransız çocuk "Aaa ben de Aksa'da (sigorta şirketi olan Aksa) çalışıyorum Fransa'da ama hep Lozan'da yaşamak istedim blabla." Sonra ikisi konuşmaya başladı. Ben de dinlemedim karnım doydu nasolsa diyip döndüm odaya Rus ablayla muhabbet ettim ne uğraşayım turist muhabbetiyle :d

Bugün de böyle geldi geçti.