Geçen sene yazdığım son araştırma günlüğü yazısında "Ünlüler Kutuplaşmayı Azaltabilir mi?" isimli öğrenci projesinden bahsetmiştim. Proje kısmen bittiği için hakkında bir yazı yazmayı uygun buldum.

Makaleme buradan göz atabilirsiniz: https://arxiv.org/pdf/2003.06857.pdf

Ayrıntılar için önceki yazımdaki "Öğrenci Projesi: Ünlüler Kutuplaşmayı Azaltabilir mi?" kısmını tekrar gözden geçirin (ben geçirdim güzel yazmışım)

Proje boyunca olanların kısa özeti:

- Filter bubble (balondan kastım bu) veya echo chamber demek kişilerin bilgi kaynağının sadece benzer kişiler olması bu yüzden de farklı görüşlerdeki kişilerden bilgi alamaması, bu sebepten dolayı bir balona hapsedilmesi. Örneğin ben Twitter'ı sadece akademisyenleri takip etmek için kullanıyorum dolayısıyla anasayfamın IQ ortalaması 160. IQ'su yüksek bir balonun içindeyim. Ya da futbolla ilgili bir şey göremiyorum mesela, onlar balonun dışında. Veya Facebookta sadece yakın çevreniz varsa ve hepsi atıyorum AKP'liyse hükümet eleştirisi yapan herhangi bir köşe yazısıyla karşılaşamazsınız mesela, her şey çok güzel diye yaşarsınız. Balonun içindesiniz. Tabii hangi zihniyette olursanız olun olaylara tek bir pencereden bakabiliyor olmak her zaman zararlı, bunu istemeyiz.

- Bunu önlemek için çeşitli yöntemler geliştirmiş, hepsi saçma sapan. Adam iki zıt kutuptan Twitter kullanıcısı seçip birbirine arkadaş olarak öneriyor mesela. Benim fikrim şu: bir konuda tweet atan iki zıt kutubun takip ettiği kişileri bularak bu kişilere o konuda tweet attırıp arabuluculuk yapmasına teşvik etmek.

- Kendi işim yeterince vakit aldığı için bunu bir öğrenciye vereyim dedim. Sırp bir kıza verdim. Başlangıçta bayağı yardım edip bir sürü şey öğrettim kıza. Kodlar zaten hazır gibiydi (Twitter'da kutuplaşmayı hesaplamak için başkasının çalışmasını kullanıyorduk). Yine de analiz yapmak ve kodu tekrar tekrar çalıştırmak vakit oluyordu. Adamların yazdığı kod çok kötüydü. Bir de ben sonuçlara bakıp sürekli fikir felan değiştiriyordum, yapılacak işleri zamana göre optimize etmeye çalışıyordum.

- Öğrencim çalışkandı ve projeye epey vakit ayırıyordu. Tek sıkıntı projeye pek bir iki küçük detay dışında pek bir girdisi olmadı. Söylediklerimi kodladı daha çok.

- Sonuç olarak projeyi sadece "Hangi Twitter kullanıcılarını tartışmaya sokarsak kutuplaşma değerinde en büyük düşüşü yakalarız." sorusuna indirgedik çünkü başka hiçbir şeye vakit kalmadı.
En büyük hayalkırıklığım katmayı düşündüğümüz Twitter kullanıcıları kimler onları analiz edememek oldu. Yani ünlü diye Donald Trump'ı falan çağırıyor olma ihtimalimiz var.

- Fakat proje sonuçlandı. Son yazımda "Amacımız sosyal ağa giren kişi ne kadar popüler ve ne kadar ortaya yakın (yani politik olarak nötr) olursa kutuplaşma o kadar azalır hipotezini test etmek." yazmışım. Bunu başardık. Yani gerçekten ne kadar popülarite ve nötrlük o kadar köfte. Kız labta sundu. Labtakiler beğendi. Hoca da kısmen beğendi gibi. Not olarak da 5.75/6 verdim.

- Kız yine benim gözetimimde mastır projesi aldı ama projeyi firmayla yaptığı için projeye devam etmedi. Proje bana kaldı yani.

- Projeyle ilgili saha araştırması yapma fikrim vardı. Yani ünlülerin gerçekten müdahale ettiği politik konuları bulup bu müdahale kutuplaşmayı azaltmış mı diye bakacaktım. Tam bu anda Ekrem İmamoğlu sağolsun ünlüleri galeyana getirdi hepsi #HerŞeyÇokGüzelOlacak diye tweet atmaya başladı sfsdfsdf. Bunu görünce hemen bilgisayarın karşısına geçip tweetleri topladım. Dedim ben bunu ileride kullanırım.

*

Kız projeyi bitirdikten sonra proje birkaç ay bekledi. Ortada bitmiş bir şey olduğu için bir yerlere göndermek ve projenin yüzüne bir daha bakmamak istiyordum. Böyle bir durumda yapılacak en iyi şey kısa bir makale yazıp atölyeye (workshop) göndermektedir. Atölye demek konferansın dandiği demek.

Aynı zamanda Lozan Üniversitesi'yle ortak bir projeye yapıp bu proje için bütçeye başvuracaktık. Merak ettim önceki sene ne tip projeler kabul olmuş. Baktım bir de ne göreyim! "Mellowing Extreme Views via Celebrity Spokespeople" diye proje var! Projeyi yapan da bizim gibi veri bilimiyle uğraşan, Applied Data Analysis dersini beraber verdiğimiz benim kıl olduğum lab. Hocalarına ayrı öğrencilerine ayrı kılım ahaha. Ve bu adamlar benimle aynı anda aynı projeyi yapıyordu.

Acilen makaleyi yazıp basmalıydım.

Aklıma cin bir fikir geldi. Bu projeyi yapan hoca WWW Webconference isimli konferansta (ki alanında en iyi konferanslardan biridir) "Innovative Ideas in Data Science" diye atölye açmıştı. Her ne kadar bu projenin öyle acayip inovatif süper bir fikir olduğuna inanmasam da en azından yeni bir fikirdi ve atölye de zaten yeniydi yani kimse bu atölyeyi sallamayacaktı. Ayrıca atölye Tayvan'daydı ve Tayvan gezilecek ülkeler listemde ilk sıralardaydı.

Hocaya kendi projesini gönderip "Beni atölyenize kabul eder misiniz? Böylelikle Tayvan'ı beleş gezebileceğim ve siz de kendi projenizle ilgili makale basarsanız beni referans göstermek zorunda olacaksınız." demek için kolları sıvadım.

Bir hafta boyunca yemeden içmeden çalıştım. Okul tatildi, dikkat dağıtacak hiçbir şey yoktu. Çok odak çalıştım.

Öncelikle kızın yaptıklarını bir gözden geçirdim. Çizdiği grafikte bir gariplik vardı, koduna baktım, grafikteki lejantta (renklerde) hata yapmış, düzelttim. Umarım başka hata yapmamıştır diye dua ettim. Amin.

Sonra açtım ekşi sözlükteki 6 mayıs 2019 imamoğlu lehine tweet atan ünlüler başlığındaki listeyi kullanarak çektiğim ünlü verisinde analiz yaptım. Analiz yaptım derken öyle acayip bir yapay zeka yazdım derin öğrenme yaptım falan beklemeyin. Oturdum aktroller ne yazmış onları okudum ahaha. Okurken de bayağı eğlendim ne yalan söyleyim. En son "Elde böyle böyle çalışma var. Ama ben bunları niye yaptım?" diye araştırma sorusu uydurmam gerekti. Bir şeyler karaladım. Son olarak labta beraber çalıştığım şu anda doktoramı kurtarmakta olan postdoca götürdüm. Oturdu paperı bir güzel okudu. Makale görünümlü paçavrayı gerçek bir makaleye çevirdi. Fazla stres olmadan sabah 2 gibi erken bir saatte makaleyi yolladık.

Makale yüklenen site (easychair) size id atar ve idnizi de size yollar. Bu id de baştan başlayarak birer birer gittiği için konferansın kaç tane makale aldığına dair fikir sahibi olursunuz.

Sayı bize geldi 7. Güldük çünkü çok küçük bir sayıydı. "Boş makale göndermeliydik" diye dalga geçti postdoc.

*

Yazdığım makalenin linkini yukarıda verdim ama İngilizce bilmeyenler ve üşengeçler için yaptıklarımı paragraf paragraf özetliyorum (sıkılan geçebilir de ama İstanbul seçimleriyle ilgili kısmı okuyun yine de)

1. Giriş

  • Kutuplaşma, balon şu bu (anlattık zaten)
  • Kötü sonuçlarından dolayı kutuplaşmayı önlemek için balonlar patlatılmalı. Bunun için çeşitli metotlar geliştirildi (tek tek metotlara bahane bulmaca) 
  • Biz yeni bir metot öneriyoruz, bu metot ünlülere kutuplaşmış konuları önermek. Önceki çalışmalar gösterdi ki ünlüler tartışmalı konularda fikirlerin daha geniş kitlelere yayılmasına ve kitlelere söz geçirilmesinde rol oynayabiliyor. Kutuplaşmış konularda da karşı kutba fikri ulaştırabilirler. Ayrıca insanlar tanıdığı birinin fikrine daha fazla değer veriyor, fikir karşı görüşü temsil etse bile. Son olarak, sosyal medya küçük bir dünyadır, herkes birbirine bağlıdır, dolayısıyla aslında herkes karşıt görüşe bağlı fakat karşıt görüşteki kişiler aynı konuda tartışmıyor olabiliyorlar. Örneğin yapılan bir çalışma gösteriyor ki LeBron James liberal olması rağmen hem liberal hem de muhafazakar takipçileri var ve bazı muhafazakar takipçilerinin takip ettiği tek liberal kişi LeBron James
  • Bu konuda dört tane araştırma sorusu belirledik, bunlar:
    1. Eğer bir ünlü tartışmalı bir konuya giriyorsa karşıt görüşe maruz kalma artar mı ve kutuplaşma azalır mı?
    2. Bu tip etkilere yol açacak ünlüleri nasıl seçebiliriz?
    3. Bu etkiler ekstrem düşüncelere merhem olur mu? (?)
    4. Ünlülerin politik tartışmalara girmesi halkta nasıl bir tepkiye neden olur? Geri tepebilir mi?
Ünlüyü bu makalede "Politik olarak nötr, popüler kişiler olarak" tanımladık. 2. Bölümde 1. ve 2. soruya, 3. bölümde 3. ve 4. sorulara cevap verip, açık uçlu sorularla kapanışı yapacağız.

2. Teorik / Niceliksel Analiz

Bu bölümü yazmak çok sıkıcı olacağı için özet geçiyorum:

Aşağıdaki resimde iki tane sosyal ağ var. Sosyal ağda noktalar Twitter kullanıcıları. İki kullanıcıdan herhangi biri öbürünü takip ediyorsa aralarında bağ var. Soldaki ağda sadece tartışmalı / üzerine kutuplaşılmış bir konuda tweet atmış Twitter kullanıcıları var. Sağdaki ağda ise bu kullanıcılar ve ayrıca bu kişilerin takip ettiği kişiler var. Soldaki ağda kullanıcılar kutuplaşmış oldukları için alarında bağ yok dolayısıyla sosyal ağ da kutuplaşmış gösteriyor. Halbuki bu kullanıcıların takip ettiği kişiler de tartışmaya katılsaydı bu takip edilenler arasında iki grup tarafından takip edilen popüler kişiler de var ve bu kişiler iki grup arasında köprü vazifesi gözüküyor. Dolayısıyla aslında sosyal ağ kutuplaşmış değil hepimiz kardeşiz.


Buna şöyle bir örnek vereyim. Türkiye'de iki kutuplaşmış grup düşünün. Galatasaray ve Fenerbahçeliler. Bunlar birbirini takip etmeyip sadece aralarında takipleşeceği için bu iki grubun sosyal ağı soldaki gibi gözükür. Halbuki iki gruptaki kullanıcıların takip ettiği ünlü kişiler de var takımlardan bağımsız kişiler. Örneğin Recep Tayyip Erdoğan. Recep Tayyip Erdoğan iki grup arasında köprü vazifesi görüyor. Dolayısıyla bu iki grup arasında kavga çıkınca kavgaya Recep Tayyip Erdoğan'ı çağırarak iki grubu barıştırabiliriz.

Benim önerdiğim metot da aynı bu şekilde bu tip iki kutbun da takip ettiği ünlüleri bulmaya dayanıyor. Fakat bir sıkıntı var. Popüler olmak yetmiyor, nötr olmak da önemli. Recep Tayyip Erdoğan popüler olduğu halde Fenerbahçeli olduğu için nötrlükten kaybediyor. Halbuki Erdoğan kadar popüler olmasa da yine de kendine has bir popisi olan Melih Gökçek de iyi bir aday, ayrıca Osmanlıspor'u tuttuğu için hem Galatasaray'a hem de Fenerbahçe'ye eşit mesafede. Peki Erdoğan Gökçek seçimini nasıl yapacağız? Yani popülerlik ve nötrlük dengesini nasıl ayarlayacağız? Bunun için Fagin algoritması diye bir algoritma kullandım fakat bunu burada açıklamakla uğraşamayacağım. Bu algoritma dengeyi bir şekilde bulduruyor özetle.

Bu grafikte de test sonuçlarımız var:


Polarization score kutuplaşma değeri, number of nodes added da eklenen ünlü sayısı. Maviyle gösterilen çizgide ünlüler popülariteye (takipçi sayısı) göre sıralanıp sosyal ağa öyle eklendi. Bunu popüler olmayan nötr üyelerle karşılaştırıp popülaritenin önemini göstermemiz gerekti. Ama tutup da en az popüler 0 takipçili hesapları sosyal ağa ekleyip "Bakın popülarite önemli." demek saçma olacağı için çareyi sosyal ağda her iki kutba eşit dağılmış 50 takipçisi bulunan uydurma kullanıcılar ekledik buna da random nodes dedik. Kırmızıyla gösterilen popular and neutral nodes da bizim algoritmayla seçilen kişiler.

Grafikte görüldüğü gibi 20'ye kadar bizim algoritma bir işe yaramıyor. Neden bilmiyoruz. Makalede de açıklayamadık. Öyle kaldı. Ama 20'den sonra kutuplaşmanın azaldığı açık açık gözüküyor. Fakat kutuplaşmada 0.180 düşüş olması ne kadar önemli onu da bilmiyoruz. Bu atölye makalesi olduğu için bu kadar detayları sallamıyor kimse.

Dolayısıyla Galatasaray ve Fenerbahçe konusunda yorum atan fanatik kullanıcılar arasında popüler ve nötr bir figür olan Melih Gökçek'i tartışmaya davet etmek kutuplaşmayı azaltıyor. Yani bir sıkıntı var, Melih Gökçek tartışmaya girerse tarafsız konuşacak mı? "Melih Gökçek iki taraf tarafından da takip edildiği için onun tarafsız konuşacağını varsayıyoruz." şeklinde saçma sapan bir varsayımla işin içinden sıyrıldık. Dedik "Melih Gökçek'in tarafsız olup olmamasını ileriki makalede hesaplayacağız."

Dolayısıyla 1. ve 2. soru cevaplanmış oldu. 1.'e cevap evet. 2.'ye cevap: popüler ve nötraliteye bakarak.

3. 2019 İstanbul Seçimlerinden Gözlemler (Eğlenceli Kısma Geldik):


  • Türkiye'deki entrikalı siyasetin özeti
  • 4. soruyu Twitter'da ünlülerin tweetlerine aldığı cevaplara bakarak, 3. soruyu da cevaplayanların profillerine bakarak cevaplayacağız.
  • 81 ünlüyü seçip tweetlerini topladık. 47'si sinema-Tv işinde, 24'ü müzikçi, 10'u diğer. 43 ünlü sıkça tartışmalı konularda post atıyordu, 7'si de arada ama 31 tanesi sadece işlerine bakıyordu. Hiçbiri partilere apaçık destek vermiyordu. 
  • Seçtiğimiz sanatçıların 60 tanesi o gün apaçık Ekrem İmamoğlu'na destek vermişti, 8 tanesi de YSK'nın adaletsizliğine dem vurmuştu.

  • Her ünlü için 10 tane cevabı rasgele seçtik ve kodladık. Kodladığımız 679 tweetten 434 tweet pozitifti 178 negatif ve 60 tanesi nötr.


(Burada araya gireyim, zaten tweetlerin çoğu alkış emojisi ve #HerŞeyÇokGüzelOlacak'tan oluştuğu için bu kodlama kısmı kolay oldu, bir gün falan sürdü. Nötrlerin çoğu sanatçılarla dalga geçme üzerine kuruluydu. Hayko Cepkin HerrrrŞŞşşşeeyyyyÇokkkkGüzellllOOOOlacakkkkk yazmış altına gelen cevap "Headbang yaparak gırtlaktan okudum." dfsfsdf çok güldüm buna.)

Negatif cevapların varlığı zaten karşıt düşüncenin bu tweetlerin gördüğünü gösteriyordu. Negatif cevaplardaki argümanları kendi çapımda kodlamaya çalıştım. Bunlar:


  • Karşıt düşünce: Muhalefet oy çaldı YSK haklı (Sadece hırsızlar!!! yazanları da buraya koymam gerekti.) 
  • Ad hominem: Ünlü geçmişte hükümete yanlıyordu, samimi değil.
  • Menfaat: Ünlü para menfaati için şimdi böyle yazıyor.
  • Otorite: Bu kim de konuşuyor?
  • Whataboutism: x olurken neredeydiniz?
  • Borun pazarı: Tweet atmak için çok geç kaldınız.
  • Karışmayın: Ünlüler (sanatçılar) politik konulara karışmamalı sanatıyla hatırlanmalı.
  • Umutsuz: Hiçbir şey değişmeyecek siz ne derseniz diyin
  • Merhem: Bu ünlü diyorsa inanırım
  • Geri tepme: Ünlüyü tehdit edenler, takip etmeyeceğim artık diyenler vs.


  1. Bu analiz üzerine aşağıdaki gözlemleri yaptık:
  2. Ünlülerin mesajları zıt kutuplara ulaştı. (Gerçi daha çok aktrollere ulaşmış gibi duruyor.)
  3. Ünlülerin kim olduğu ve ne yazdığı önemli. (Yoksa dalga geçiyorlar.)
  4. Ünlülerin nötrlüğü aldıkları cevaplara etki etmiyor (Her şekilde saldırıyorlar fark etmiyor Tarkan'a bile sövmüşler ahaha)
  5. Negatif cevaplar daha çok politik olarak motive kişilerden geliyor. (Aktroller diyemedim)

Tabii gerçekçi olmak gerekirse tweetler aşağı yukarı şu şekildeydi: kullanıcı profilinin neredeyse hepsi muhalif olan Twitter'da insanlar sanatçılara alkış tutuyor, duyup gelen troller de adamlara sövüyor. Benim yaptığım bunu makyajlayıp kibarca yazmak oldu. Bizim ülke gibi kutuplaşmış bir yerde hele de Twitter gibi sadece tek bir politik görüşün var olduğu bir mecrada bu çalışmanın tutacağını sanmıyorum. Sadece o gün 81 tane ünlü tweet atınca üzerine çalışmak için görünürde iyi bir vakamız oldu.

*

Bir hafta sonra mail geldi. Enteresan bir sonuçla karşı karşıyaydım.

Makale değerlendirmeleri -2 -1 0 1 2 skalasında yapılır.

-2 (reject) yiyen makalenin kabul alma ihtimali yoktur

-1 (weak reject) "Bence kötü ama başkaları da kötü desin."

1 de aynı şekilde (weak accept) de "Bence iyi ama ben insanlar tarafından sallanmayan silik bir tipim başkaları da iyi desin." demek.

0 (borderline) "Bundan bir cacık olmaz ama diğerleri iyi diyorsa tamam." Yani üsttekinin biraz daha dandiği.

2 (accept) de gelsin gelsin demek özetle.

Bana iki tane değerlendirme geldi

Birincisi +2 demişti. Özetle şunu yazmıştı:

Bu makale modern bir problem olan echo chambers (balon) problemini çözmek için ilginç bir sosyo-teknik önerme sunuyor. Ünlüler yardım edebilir mi? Yazarlar ünlü müdahalesinin etkisinin ne kadar değerli olduğunu analiz ediyor. Bu analiz önemli çünkü ünlülere ve diğerlerine farkındalık yaratılırsa bu kişiler davranışlarını düzeltebilir ve aktivistler hedefleri doğrultusunda ünlülerle çalışabilir. 

Makalenin güçlü yanı bu problemi analiz etmede (metodolojik yönden dahi) inovatif olması. Makalenin sıkıntısı analiz eden veri küçük, ama atölye makalesi için bunda sıkıntı yok.

Bence kabul verelim, makale kendisi ilginç olmakla kalmıyor aynı zamanda daha yeni ilginç fikirlere yelken açtırıyor. 

Bu abiyle tanışırsam gözlerinden öpücem, hayatımda aldığım en pozitif değerlendirme.

Malesef ikinci eleştirmen 0 verdi ve şunları yazdı:

Bu makale kutuplaşmayı azaltmak için yeni ve farklı bir yöntem öneriyor. Bu yöntem şunları içeriyor: blabla (uzun uzun algoritmayı anlatmış, ben okurken sıkıldım).. Ayrıca 2019 Instanbul Seçimlerini (Instanbul ne lan ahaha hiç güleceğim yoktu) kullanarak insanların politik tartışmayı destekleyen ünlülere nasıl reaksiyon verdiğini araştıran niteliksel analiz yapmışlar. Açık sorularla bitirmişler. 

Güçlü Yanları:

* Çözüm yeni
* Türkiye seçimlerindeki niteliksel analiz enteresan çıkarımlar içeriyor.
* Listelenen açık sorular ilginç tartışmalara gebe olacaktır.

Zayıf Yanları:

* Teorik ve niceliksel kısım makaleye pek oturmamış. (Aga makalenin olayı o kısım zaten.)
* Teorik kısımda kullanan algoritmanın nitelikleri üzerine tartışma yok. (Dört sayfada neyi tartışayım?)
* Yazarların kullandığı dil nedensellik içeriyor ama kullandıkları veri ve metotla bunu yapacaklar mı belli değil. (Yani özetle Ünlüler Tartışmaya Girmesi Kutuplaşmanın Azalmasına Neden Olur mu?" bunu cevaplayabilecek miyiz belli değil.)

Bence yazarlar makaleyi biraz tersyüz edip niteliksel analizi öne çıkarsınlar çünkü girişte kullanılan cümlelerle niceliksel / teorik analizin arasında bağlantı yok. 

Ben bu makaleye karşı nötrüm ama öbürleri üzerine güzel tartışmalar döner diyorsa desteklerim.

Bu şartlar altında makalenin kabul edilmesi gerek çünkü atölyenin amacı zaten tartışıp beyin fırtınası yaratmak ve yazarlar da bu makalenin bunu yapabileceğini öngörüyor. Ayrıca 2 + 0 = 2

Fakat enteresan bir şey oldu, konferansın yöneticilerinden biri (kim olduğunu tahmin edebiliyorum) iki değerlendirmeye bakıp "Eleştirmenler bu makalenin enteresan tartışmalara yol açacağında hem fikir fakat bazıları niceliksel kısımla ilgili sorunları dile getirdiler. Makalenin bir kez daha değerlendirmeye alınması gerek. Fakat bu makaleyi atölyenin dergisinde basmamak şartıyla kabul etmeyi uygun gördük."

Yani bana "Ayağımıza gel bunu atölyede sun." diyorlardı ama tek şartları vardı: makaleyi basmak istemiyorlardı. Yani makalemi gösterip "Bu şu şu isimli dünyaca tanınmış atölyede yayınlandı." diyemeyecektim.

Bu konu hakkında ne düşüneceğimi bilemedim, yöneticilere mesaj attım. Doğruladı. Hocayla konuştum "Hocam yan labtaki adamlar da aynısını yapıyor diye makaleyi yazıp gönderdim ama basmayacağız dediler." Hoca da gayet rahat bir şekilde "Arşive atarsın yav ne olacak?" Sordum "Peki atölyeye gideyim mi?" "Git tabii." Tayvan bileti çıkmıştı.

Bir de üzerine bursa başvurdum. Her halde coronavirüsten olacak Tayvan'a fazla rabet olmamış ki ben sadece dandik bir atölye makalesi sunuyor olmama rağmen bana burs verdiler. Uçağı oteli konferans kaydını her şeyi karşılayacaklardı. (Gerçi Çin aktarmalı uçarım diye uçağı az yazmıştım, muhtemelen labın üzerine eklemesi gerekecekti ama olsun.)

Tayvan'a coronavirüs sıçramıştı, başta vaka sayısı fazla sayılırdı ama belli bir süre artış durmuştu. Lab arkadaşlarım yine de "Oraya gitmişken orada kal buraya gelip virüsü bulaştırma." diye dalga geçiyorlardı. Ben ise konferanstan sonra yapacağım gezinin hayallerini kuruyordum. Onlar geçen sene Amerika'ya konferansa gidip gezmişlerdi ben ise labta oturmuştum. Şimdi sıra bendeydi.

Konferans sürekli anons yapıyordu "Tayvan'da salgın yok, konferansı düzenleyeceğiz." Ben de giderim banane yapıyordum.

Malesef virüs İtalya'ya ve oradan da İsviçre'ye sızdı. Artık tüm Avrupa virüslüydü ve Tayvanlılar Avrupalıların ülkelerine gelmelerini istemiyorlardı. Konferans online'a çevrildi. Bilgisayarımı açıp makalemi sunup kapatacaktım. Halbuki amaç orada bulup insanlarla tanışıp makalem üzerine tartışmaktı. E ne anladım ben o işten.

Bu proje de şimdilik böyle kapandı. Mastırdan Türk bir arkadaşıma projeyi vermeye hallendim çünkü arkadaşım projeyi çok sevmişti. Fakat baktık ki sürekli buluşup tartışıyoruz ve yol almak için sürekli böyle bir araya gelip tartışmamız gerek. "En iyisi sen bu dönem daha basit bir proje yap bunu belki mastır tezi yaparsın." dedim. Projeyi şimdilik bir kenara attım.

O "Kutuplaşmayı önlesin." diye güvendiğimiz ünlüler de gitti sahte koronavirüs ilaçlarını instagramda paylaşarak halkı kandırdılar. Şerefsizler. Neyse.