Yazı yazmya verdiğim 6 aylık arayı şu İsrail-Filistin gezi yazılarını tamamlayarak bitiriyorum, böyle mal gibi kalmasın yazı serisi. EPFL maceralarımın devamı da pek yakında gelecek merak etmeyin.

*

Normalde şehirlere toplu taşıma ile gidip kendim gezerim ama bu sefer hile yapmam gerekti; İsrail-Filistin gezim sadece 8 günlüktü (uçak saatleri bunu gerektiriyordu) ama 8 günde her yeri gezmek pek mümkün gözükmüyordu. Üstelik Filistin'deki bazı şehirlerde turistik yerler şehrin biraz dışında ve birbirinden uzaktı. Hava da oldukça sıcak, Eriha'da 40 dereceye varıyor :) Toplu taşımayla dil bilmeden her halükarda gidemeyecektim, taksi çekmem gerekecekti sürekli. Dedim en iyisi tur alayım. İsrailli tur siteleri accaaayip pahalı. Filistin gibi fakir ülke için (gidince anladım ki o kadar fakir değilmiş) bu tur fiyatlarına bi anlam veremedim, paranın yarısı İsrail'e mi gidiyor ne oluyor? Filistinli tur sitelerine gelirsek, öyle bir tur sitesi yok. hantour.ps var ama şehre kendin gidip gelmen gerekiyor ve iki şehri bir günde araçla gezdiren bir tur yok. Ya Kudüs'e gidip gelemediklerinden böyle oluyor ya da kaçak iş yapıyorlar :D Buradakiler turlar da pahalı. Ama İsrail sitelerine göre bir tık daha ucuz. touristisrael.com diye bir siteden Bethlehem, Jericho, Qumran and Dead Sea Tour'u aldım ben, 80$'ım gitti! :( Ama en azından bir çok yere bir günde gidip zaman kazandım. (Fazla koşturmacalı bir tur olduğundan adamlar bu turu kaldırdılar eheh.)

Önceki gün tanıştığım Fransa'dan gelen Türk abla da katılmak istedi. Sabahın köründe kalkıp on dakika mesafede otobüsün kalkacağı otele yürüdük. Bir sürü otobüs gelip gittiği bir karmaşadan sonra otobüse binip gitmeye başladık. Yolda İsrail kontrol noktası bekledim pasaportlarımıza filan bakılan. Ama öyle bir şey olmadı. Duvarı geçtik. Kapı açıldı. Bol sakallı bir adam bindi. Amerikan aksanıyla konuşmaya başladı.



"Selamlar, tur rehberiniz benim. Adım Mutasım. Bu ismi unutursanız sakalımı hatırlayıp Işidli tur rehberi de diyebilirsiniz. (:S) Şu dışarıdaki KFC'yi görüyor musunuz. Kudüs Fried Camel demek o. Şaka lan şaka bakmayın öyle. Neyse kaybolursanız oraya gidip ışidçiyi görecem ben diyim. Bugün blabla yerleri gezeceğiz.

Adam Filistinli olduğu için Kudüs'e giremiyormuş meğerse, o yüzden Filistin tarafında binmiş otobüse.

Bethlehem, Arapça Beytelehem (ya da bunun gibi bir şey) Et Evi demek, İbranice'de Betlehem Ekmek Evi demek. Biz Beytüllahim diyoruz, bi anlamı yok ama kulağa kutsal geliyor. Yahudiler'den önce bölgedeki Kenanlıların Beit Lachama isimli tapınağından aparılmış ismi. Kudüs'e epey yakın, çevresi bol grafitili duvarlarla örülü (Utanç duvarı) bir şehir. Müslümanlar ve Filistinli Hristiyanlar burada beraber yaşamakta.

Şehri turistler kolay gezsin diye tasarlamışlar resmen, otobüs terminaline vardığımız gibi kiliseye giden yol levhası var.



Yeryüzüne çıktık ve Kudüs'ün fakir versiyonuyla karşılaştık.


Toki detected:



Güzel araba:



Çalma len:




Kiliseye giden yolda hediyelikçiler var. Ama başka ülkelerdeki gibi yapışmıyorlar adama. Efendi adamlar.


İlk durağımız "Milk Grotto" yani Süt Mağarası. Cemaat halinde ilerliyoruz:



Hikayesi şu: "Roma'ya bağlı Yahudi krallığının kralı Büyük Hirodes kafayı güvenlikle bozmuş, tahtımı kaparlar diye karısını ailesini falan doğramış. Sonra buna müneccimler gelmiş "Yahudilerin kralı olmak için doğanı" göreceğiz biz diye. Hirodes demiş ben buradaysam kral nerede, diye bebek avına başlamış. Rahiplerini toplamış, onlar da demişler bu çocuk Beytüllahim'de doğdu. Kral demiş bulun onu. Bulmuşlar ama krala söylememişler. Kral sinirlenmiş Beytüllahim'de doğan iki yaş altı tüm bebekleri öldürün demiş." Bu hikaye Yeni Ahit'te geçiyor ama başka kaynak yok. "Yok böyle bir olay." diyenler var, "Yahu Beytüllahim küçük, topu topu beş-on tane bebeği öldürmüşlerdir onu da bir köşeye yazmaya gerek görmemişlerdir." diyenler var.

Neyse, sonra Hz. Meryem ve bebek İsa Mısır'a kaçmaya çabalarken burada konaklamışlar. Hz. Meryem Hz. İsa'yı emzirirken sütü yere düşmüş ve yerdeki taşı beyaza boyamış. Dolayısıyla mağaradaki taşlar kutsanmış, bölgedeki Hristiyanlar ve Müslümanlar buradaki taşların sütü bollaştırdığına ve çocuk sahibi olmayı kolaylaştırdığına inanıyorlarmış, taşı kazıyıp suya atıp içiyorlarmış.

Hikayesi güzel ama içeride pek bir şey yok. Bizanslılar yapmış, İranlılar yıkmış, haçlılar tekrar yapmış falan felan.

Böyle mağara kilise karışımı bir yer:


İkinci durağımız "Church of Nativity" yani "Doğuş Kilisesi".


Hz. İsa'nın doğduğu yer(in üzerine yapılmış kilise). Giriş için bayağı dar ve alçak bir yerden geçtik. Humble (alçakgönüllü) kapı deniyormuş buraya. "Buraya gireceksen başını eğmek zorundasın!!" diye bu kapıyı yapmışlar, diye düşünüyordum ama meğerse buraya hacca gelen hacı adayları kilisenin içine eşşek ve develerle girmesin diyeymiş ahahaha.



Bu direkler mermer gibi gözüküyor ama değil, (mermer ne arar Filistin çölünde?) mermer gibi gözüksün diye böyle yapılmış.


Aynı Kudüs'teki Kıyamet kilisesinde olduğu gibi Hristiyanlar burayı da paylaşamamışlar. Ruslar "burası Ortodokslarındır." diyip vurmuş, Fransızlar "hayır Katoliklerindir" diyip vurmuş olan bizim ülkeye olmuş. İngiltere ve Fransa'nın desteğiyle Rusya'yı yendiğimiz Kırım Savaşı'nın nedenlerinden biri de burasının paylaşılamamasıymış. (Bunları tur rehberi söylemiyor tabii ben internetten baktım.)

İçeride ayin yapıyorlardı, ama ayin İngilizceydi. Ne alaka anlamadım. Sordum. "Buraya yurt dışından cemaatler imamlarını alıp topluca geliyorlar. Ayin yapmak için randevu alıyorlar." dedi. Enteresan. Şey gibi Yozgat'tan insanlar toplaşıyor imamını alıp Sultanahmet'te özel namaz etkinliği yapıyorlar.

Bu ne alaka bilmiyorum:



Biri fizik dersi çalışma notlarını koymuş:



Bir kere daha hacı azimliyazar yani hacimliyazar oldum :d



*

Beytüllahim etrafındaki son durak: Shepherd's Field yani çoban salatası.. pardon tarlası (:P) Luka inciline göre meleklerden biri buradaki çobanlara İsa'nın doğumunu haber vermiş, sizi kurtaracak demiş. Etrafta Latin Amerikalı egzotik Hristiyanların ayin yaptığı küçük bir Bizans kilisesi var. Bir de koyunlu çeşme var. Başka da bir şey yok. Gereksiz bir yer.



Buradaki taş kiliseyi ziyaret süresi 5 dakikayla sınırlandırılmış (tabii kimsenin başınızda süre tuttuğu yok.) İçeri girince nedenini anladım:



Yine turist teyzeler ayin yapıyor:



Burada karşılaştığım en ilginç olay şuydu: daha alana gelmeden sokakta kucağında kuzuyla yürüyen bir çocuk gördük. Dedim "Allah Allah çoban tarlasının yanından kucağında kuzuyla geçen çocuğa rastladık. Ne tesadüf. Bu bir virüs olabilir mi." Bu on saniyelik saflık/gerizekalılık anından sonra jeton düştü. Çocuk işi biliyor. Akıllı bıdık. Çocuğun fotoğrafını çektik ve sonra çocuk tabii ki para istedi. Verdik üçbeş bişey. Sonra orada asıl kitlesi olan Amerikalı teyzelere oynadı, verdi kuzuyu ellerine. Teyzeler de "Çoban tarlasının önünde kuzu kucaklama keyf" fotoğraflarını çekindiler.





Otobüste iki tane Alman kız vardı bizim yaşlarımızda. (muhtemelen daha fazla Alman da vardı da saymadım, sürekli teyzelerden bahsetmeme aldanmayın otobüsün çoğu gençti.) Bir anda duyar kasmaya başladılar. Gittiler bakkaldan su ve bardak alıp kuzuya içirdiler. Kuzu kucaklayan çocuklara kızdılar demediklerini bırakmadılar bu sıcakta kuzuyu susuz gezdiriyorlar diye. "Arkadaşlar suyunuz verse verin kuzunun hali hiç iyi değil." Sanki evde kuzu bakıyor da kuzulardan anlıyor. Ben baktım hayvan gayet normal görünüyor. Neyse.

*


Tur rehberiyle de epey konuştuk, adam politik meselelere girmekten pek konuşmadı hatta muhabbeti kendi başlattı. (İsrail'de yapmadığımız / yapmaya korktuğumuz bir şey.) İki tane kitap öneride "Enemies and Neighbours" ve "The Ethnic Cleansing of Palestine". Sonuncu kitap bir Yahudi tarafından yazılmış ve Filistinlilerin Yahudi terör örgütlerinin baskısıyla evlerinden göçüp diğer Arap devletlerine dağılmaya zorlandığını anlatıyor. Tabii ki içeriği tartışmaya açık bir kitap. Yalnız şu bir gerçek ki Filistinliler bugün Filistin'de dışında her yerde yaşıyorlar, wikipedia'ya göre 2 milyonu mülteci olmak üzere 3 milyonu Ürdün'de, yarım milyonu Suriye'de (iltica etmek için çok iyi bir tercih), yarım milyonu Şili'de (çoğu Hristiyanlar Filistinliler). Batı Şeria'nın nüfusunun 3 milyon, Gazze'nin 2 milyon olduğunu belirteyim.

"Gerçek Filistin burası değil. Gerçek Filistin'i görmek için Jenin'e veya El Halil'e gitmeniz lazım." diyor sakal reis. El Halil'e gittim, ayrı yazıda yazacağım. Jenine'e fırsat olmadı. Jenin'de mülteci kampı var. 1948 savaşında İsrail'den kaçan Arapları Ürdün buraya yerleştirmiş. Batı Şeria'daki 19 mülteci kampından en fakiri ve kötü durumdakiymiş. 2002'de İkinci İntifada'da olunca İsrail buraya teröristleri temizleyeceğiz diye girip katliam yapmış (Ben demiyorum rahmetsiz Şimon Peres diyor.) Buraya gelmek bana saçma gözüktü. Adamlar sefalet içinde yaşıyor sen gidiyorsun tur otobüsüyle elinde ayfonla fotoğraflarını çekiyorsun bir de İsrailli şirkete bunun için para veriyorsun.

Mutasım kardeşimiz haftaya İstanbul'a gidecekmiş. Numaramı falan verdim, tavsiye istersen bir mesajın yeter falan dedim. Oraya gitmesi falan da epey sıkıntılıymış. Karısı Kudüslü olduğu için İsrail oturma izni vermiş (ama vatandaş değil) oturma izni olduğu için de İsrail'deki havaalanından çıkış yapabiliyormuş. Mutasım ise Filistinli, İsrail'e gitmesine izin yok, önce Ürdün'e gitmesi gerekiyor. İstanbul'da buluşuyorlar :d

Mutasım aynı zamanda dini bütün bir abimiz. Otobüste mikrofonla İslamla alakalı bilgiler veriyor. Hatta bildiğin oraya Hz. İsa'nın doğduğu yeri görmeye gelmiş Amerikalı teyzeleri Hakk'a davet ediyor ahhaha hiç güleceğim yoktu. "İslam'ı çok eşlilikten dolayı yererler. Doğrusu şudur: İslam çok eşliliği sınırsızdan dörde düşürmüştür ve kocanın bütün eşlerine eşit davranması dini bir yükümlülüktür."

Bu arada reis çok sigara içiyor. Mola veriyoruz arada ama molayı bizim için mi verdik yoksa reis sigara içsin diye mi çözemedim.

*

Beytüllahim gezisini bu şekilde bitirdik. Utanç duvarındaki grafitileri göremedik (gereksiz zaten) bir de Mar Saba denilen Sümela'nın çöllüsünü pas geçtik malesef. Eriha'ya doğru yola çıktık.