Merhaba arkadaşlar, uzun bir aradan sonra sizlerleyim. Önceki yazımdan sonra epey zaman geçti farkındayım. Sizleri beklettiğim için özür dilerim.

Azimliyazar azmini kaybetti diye düşünmeyin. Bu uzun arada üniversiteye kayıt olup yurda yerleştim. Upuzun bir hazırlık geçme sınavına  (COPE)  girdim. Sınavda başarılı olup hazırlığı atladım, haftaya bölüm derslerim var. :((( Alışverişiydi, okulu gezmekle ve seminerlere katılmayla geçen yorucu GE100 (Oryantasyon) dersiydi, arkadaşlarla gezmesiydi (en çok da bu :)) derken ihmal ettim sizi.

Bundan sonra ne olacak? "Yazmayı bırakıyorum bb arkadaşlar." demeyeceğim elbette. Ama size işin temel taşlarını verdim. Zaten siteyi açar açmaz 20 tane yazı ekledim, her gün bir yazı gibi bir şey vaat etmedim. Yani anlayacağınız artık gerekli gördükçe yazacağım.

Blog tamamen YGS-LYS blogu olmadığı için başka türlü yazılarım da olacak. Çoğu sizi bu sene ilgilendirmeyecek. Sene sonunda hazırlık geçmeyle ilgili bir yazı yazmayı da düşünüyorum.

Özetle bundan sonra asıl rehberiniz dershane :)

"Menünüz" isimli yazıyı okumadan bu yazıyı okumayınız. Ve bu yazıyı okuduktan sonra okulunuz açıldığında mutlaka tekrar okuyun ve uygulayın.

Çoğu kez mezunları değil de 12leri düşünerek yazıyorum, şimdiden belirteyim bu yazı daha çok 12lere hitap ediyor ama mezunlar da kendi işlerine yarayacak bir şeyler bulabilir. (Öyle umut ediyorum.)

Yazıya başlamadan önce klasik "Birincilerin konuşmalarını gösterip, bakın haklıymışım!" konuşmamı yapayım. Karşınıza LYS 1.si Fatih Aslan (Okul arkadaşım :D)

[Fatih'in bir röportajı vardı ama silinmiş.]

Bu arkadaş farkettiğiniz gibi sihir bir formül vaadetmiyor. "Hocalarımızın dediklerini yaptık diyor." Birazdan okuyacağınız yazıda genel olarak bununla alakalı zaten. Daha önce de "erkenden YGS bitirin" diyenleri yerden yere vurmuştum, asıl olay dershanede ne öğretiyorlarsa + okulda ne öğretiyorlarsa ona çalışmaktır. (Gerçi bütün dershaneler "Çocuklar bugün optik işledik, x ve y yayınlarından optiği bugün çözün yarın da biyolojiden bağırsak sistemini (o nasıl bir sistemse artık) çözün." demezler, ama zaten dershanenin işleyip bitirdiği konu o günün ödevidir bunu unutmayın.)

Fedakarlıklar konusuna o da değinmiş. Bir de anladığım kadarıyla (hemen kendime pay çıkarayım.) o da "Konu konu çalışma" yapıyor, yani bir zaman kavramı yok ortada. "Ben bugün beş saat çalışayım." yok "Ben bugün x, y, z konularını ve testlerini bitireyim." var.

Güncelleme: Video bilmediğim nedenlerden dolayı kalkmış. Neyse aşağıdaki açıklama yeterli olur umarım.

Bu videoda da Fatih reis önemli bir konuya parmak basmış. 2.45'e bakın. Ne demiştim ben (!!11!! anne(ler) gibi konuştum kabul ediyorum.) Alışkanlıkları bırakamıyorsanız (masa başındayken aklınıza geliyorsa) kökünden atacaksınız. Bu yolda vermeniz gereken ödünler var. Adam yurda gidiyor, ne bilgisayar var ne televizyon, adamın yapabileceği en zevkli şey ders çalışmak. Bundan güzel motivasyon kaynağı ne olabilir?

Not: Bazıları der ki yok üniversite sınavında derece yapanlar inekmiş, otmuş, cemaatçiymiş, kopyacıymış bir şeymiş. Zamanında ÖSSyi ful çekmiş (galiba ilk kez, tam bilmiyorum) Emre Kacar hakkında ekşi sözlükteki yazılanları okuyunca bu konudaki bilgilerinize format atılacak. 9 sayfa entryi okumaya vaktiniz olmadığı için kısaca bir özet geçeyim. Özet

Sonuç: Onlar çalışıp, zevklerinden fedakarlıklar edip istediklerini aldılar. Sıra sizde.

Şimdi çalışkanın başarısı züğürdün çenesi modundan çıkıp konumuza dönelim.

*

Eveeeet işte "ölümüne kasmak" dediğimiz döneme giriyorsunuz. Aynı zamanda en yıldırıcı dönem.

Şimdi beni dikkatle dinleyin, daha doğrusu okuyun.

Öncelikle asla asla pes etmeyeceğinize dair bir söz vermeniz gerekiyor. Önce kendinize. Sonra ailenize.

Hemen şimdi sözünüzü verin.

*

Tamam sözünüzü verdiniz. (di mi?)

Bakın arkadaşlar, 12.ler için söylüyorum, aklınızdan "Yahu bu sene çok zor oluyor ben okulu bırakayım da seneye hazırlanayım." diye bir düşünce düşmesin. Neden?

1- Bir sene kayıp. (Bu bir senede dünyayı bile turlamanız size bir şey katmayacak. Dünya turu hayaliniz varsa bile bunu üniversiteden mezun olduğunuzda çok daha olgun bir yaşta yapıp daha iyi tecrübeler edinebilirsiniz. 18 yaşında dersleri bırakıp yapacağınız kaçamaklar size bir şey getirmez.)

2- Asıl neden; Yaz geldi mi çoğu kişi (sıcağın da etkisiyle) "Yahu bu çile bir daha çekilmez." diyip tercih yapıveriyorlar. Sonra da "Ben şimdi ortalama bir üniversiteye girsem bile üniversitede çok çalışır kendimi geliştirir aranan bir eleman olurum." diyorlar. Tabii hayat bu kadar toz pembe değil, çıktığınızda işiniz hazır değilse her üniversiteli iş bulamıyor. Burası Türkiye :)

3- Sınav sorularınızı gördükten sonra "Of anam of ne kolay sorularmış keşke girseydim/çalışsaydım." diye dövünme ihtimaliniz çokça var.

4- Mezuna kalıp umduğunuzu bulamama ihtimaliniz de var. Ekşi sözlükte okumuştum, "Girebileceğim yerleri beğenmeyip mezuna kalmıştım, şimdi ikinci kez mezuna kalmama mı yanayım yoksa o yerlere de girememe mi..." diye veryansın ediyordu adam. Şikayet ettiği sınav da malum LYS1 2013 idi :)

Bun(lar)dan dolayı asla "seneye pas geçme" olayını aklınıza bile getirmemenizi öneriyorum. Daha önce de dediğim gibi, çalışmaya hazır değilsiniz, daha önce pek düzenli çalışmadınız (okuyanların geneli böyle) ama ileride, üniversitede ve iş yaşantınızda bir dolu çalışacaksınız, hiçbir zaman durumunuz lisedeki gibi güllik gülistanlık olmayacak. Bu yüzden bu sene yapacağınız çalışmayı anormal değil "normal" olarak algılayın. Özellikle doktor adayları, bu laflar en çok sizleri ilgilendiriyor :)

***

Okulda karşılaşacağınız ortamdan bahsedeyim. Fen liselerinde ve sağlam anadolu liselerinde ortam pek problem olmaz. Herkes bilinçlenmiştir, herkes kasmaktadır, gürültü yapanı dışlarlar.

İş benimki gibi orta düzey Anadolu liselerine gelince karışıyor. İnsanlar ya hoca zoruyla çalışıyor (böyle hocalara bayılıyorum!) ya canları isteyince çalışıyorlar. Buna karşı alabileceğiniz önlemleri "Müziği Kapatın" isimli yazımda yazmıştım. Onları bir daha yazayım.

"1-Hocanızdan kütüphane veya boş bir sınıfa gitmek üzere izin isteyin. Dikkat izin isterken mutlaka elinizde kalem kutu kitap olsun daha inandırıcı olur. :)

2-Hocanız mankafa çıktıysa ve izin vermiyorsa ona "Hocam, sınıfta çok gürültü var ders çalışamıyoruz diye yakının. Hoca sınıfı susturmaya çalışacak.
Bunu ne kadar çok kişi yaparsanız o kadar etkili olur.

3-Arkadaşlarınıza konuşup anlaşmaya çalışın. Gerekirse asi olun.

4-Gene olmuyorsa, konsantrasyonunuzun dağılmayacağını düşündüğünüz bir dersi o gürültü derslerde çözün."

Ama bu sefer söyleyeceklerim bunlar değildi. Şimdi biraz ekleme yapacağım.

1-Arkadaşlarınız sohbet ediyor diye siz de sohbet etmeyin, onlarla oyun oynamayın (Biz frp yapmıştık, ama kısa sürmüştü :) gene de pişman etmişti. )

2-Gürültülü ortamlarda da ders çalışmaya yavaş yavaş alışın. En azından belli dersleri gürültülü ortamlarda çözebilecek düzeye gelin. Örneğin geometri ve biyolojiyi gürültülü ortamlarda kolayca çözebilirsiniz. Bazı insanlar gürültülü ortamda asla test çözemediğini iddia eder. (Konu anlatımı zor olur da)

*

Yıl içindeki temponuza gelelim. İlk hafta kendinizi çok zorlamanızı önermem. Temponun birden değil de yavaş yavaş artması, ygs-lys arası ise maksimuma çıkması lazım. Yani Cem Yılmaz'ın "Para-Çokomel Eğrisi" gibi bir şey lazım size.

Tipik bir 12.sınıf YGS-LYS öğrencisinin (lise öğrencisi diyemiyorum artık) azim grafiği şu şekildedir:



(Üstüne basarak büyütebilirsiniz.)

Başarısız bir öğrencinin grafiği böyledir. İnişli çıkışlıdır. Tabii bu grafik öğrencinin okul sınavlarında ve YGS'deki başarısına göre epey farklılık gösterir ama malesef her öğrenci için tek tek grafik hazırlamama imkan yok malum paint kullanıyorum henüz bölüm derslerim başlamadı. :D

Başarısız öğrenci yazın büyük bir hevesle başlar. Başlamaktan kastım eline alır kağıt kalemi program yapar, program yapmak çok eğlencelidir. "Ben günde 7 saat çalışacağım uleeen!!" der.  İlk gün zarzor hedefe varır. En fazla 1 hafta dayanır sonra savsaklamaya başlar.

Çok çok başarısız öğrenciler yazın dershane açıldı mı işi bırakırlar, siz böyle değilsiniz o yüzden bunların ne yaptığı sizi pek ilgilendirmiyor. Neyse muhtemelen dershanede program hafif olduğundan gene bir gazla çalışmaya başlanır. Ödevler günü gününe yapılır. Zaten fazla da bir şey yoktur. Akşama güzel bir film izlenir. Konular birikmediği için her şey oldukça basit görünmektedir.

Okul açılır. Hayatın büyük bir bölümünü tüketmeye başlar. Sabah 7.30'da kalkar servise binersiniz. Okuldan eve geldiğinizde ise saat 16.30'dur. 9 saat, maşallah ibret bir ilim irfan yuvasısın okul kardeş.

Okulda da belki arkadaşların gazına gelinilir ve ders çalışır. Ama okuldan geldin mi çok yorgun olunulur. Başarısız öğrenci yatar zıbarır. Aslında başarısız öğrenci değil, her insan yatar zıbarır. Bu insan olmanın doğal bir sonucudur. Sahip olduğunuz yapıyı değiştiremiyorsanız onu biraz eğitmeniz gerekebilir. Biraz daha dinç olmak için (ders çalışmaktan kaçmak için değil!!) 1 saat filan öğle (daha doğrusu akşamüstü?) uykusu yapılabilir veya ılık bir duş alınabilir. Çoğunuz kahveye sarılırsanız ama dikkat fazlası zarar unutmayın, kafein iyi bir şey değil. Veya hiçbir şey yapmayıp sabredip 1 saat boyunca ders çalışmak zihninizi otomatik olarak açar, mutlaka eve geldiğinizdeki halinizden iyi durumda olursunuz.

Tabii ben işin en kolayı olan eve gelinen günlerden bahsettim. Çoğunuz eve filan gelmeyeceksiniz (Ben geliyordum, dershane haftada 3-4 gün, günde 30 dakikalık 2 dersti, bazı derslere gelmiyordum.)
Hafta içi dershaneye gelen arkadaşların durumu vahim harbiden. 9.30'da filan evde olursunuz. Üstteki dediklerimi yaparak bir tutam daha çalışabilmeniz mümkün. Akşamüstü uykusu yaparsanız muhtemelen temelli uyursunuz, temelli uyuyup sabah kalkıp sağlam kafayla çalışmayı da düşünebilirsiniz, bunu yaparsanız büyük ihtimal okulda uyuma ihtiyacınız olmaz, ama arada servise biniyorsanız servistede test çözmeniz gerek.

Başarısız öğrenci yukarıdakileri yapmayıp yatmayı tercih ederse artık bazı günler çalışma bazı günler çalışmama moduna girmiştir demektir.

Veee işte başarısız öğrencinin "başarısız" olmasının gerçek nedeni.
Şu ana kadar okul derslerinde en çok zorlanacağınız kısım okul sınavlarının olduğu kısımdır. (sonra bu kısım üniversite finalleriydi tustu bilmemneydi bunların yanında oldukça çerez fıstık fındık kalır da neyse o konuya girmeyelim.)

Bu kısımda dershane ile okul çift kale maç yaparlar. Başarısız öğrenci için maç berabere biter, ikisini de batırırım. "Ulen okul sınavlarım berbat halde pese gitçek vaktim kalmıyor en iyisi üniversite sınavını seneye bırakayım."

Okul sınavlarının bu kadar baba olmasının nedeni öğrencilerin genelde klasik "sınava çalışmayı son güne bırakma" tutumlarından kaynaklanır. Çünkü bu taktiği son sene dış koşullar yer de bu sefer kendi vicdanınıza yediremessiniz. Eskiden "Şimdi son günler idare edeyim de nasolsa okul çok arttırmıyo, son sene çalışırım." derken şimdi iç sesiniz "Olum ben doktor olucam, hem not ortalaması lazım bir de üzerine bu konulardan sene sonunda sınava girim, napıcam ulan ben!!" diye veryansın eder.

Bu yüzden okul derslerine de mutlaka sınavlardan önce çalışılmış olmalıdır. (Yazın 12.sınıf çalışın dememin nedeni buydu.) Neyse bununla ilgili önerilerimi aşağıya madde madde yazacağım başarısız öğrenciye geri döneyim.

Ha ondan önce, sınav zamanı dershanelerin de bir dolu ödev verdiğini, hocaların "Banane lan okul sınavlarından." diye rest çektiğini ve YGS çalışmalarının çok büyük ölçüde kesintiye uğradığını belirteyim. 2 Haftalık kesinti olmuştu ben de, sonra unuttuğum için 2 hafta önce çalıştığım konulara tekrar çalışmıştım. Halbuki 12.sınıfı önceden biliyor olsaydım sadece sınavdan önceki gün 1 saat tekrar ederdim ve dershane/YGS çalışmalarıma devam ederdim.

Birinci sınavlar bitti ve başarısız olunduysa heves gitmiştir. Ama seneye bırakmaya karar verilmediyse azim kırıntıları hala vardır, o yüzden çalışılmaya devam edilir.

İkinci üçüncü sınavlar da zor geçer ama artık başarısız öğrenci işe alıştığı için önceki kadar yorulmaz/şoka girmez.

15 Tatil başarısız öğrenci için yeni bir sayfa demektir. Kitapçıya gidilip yeni kitaplar alınır. (bunlar çöpe bırakılırken tertemiz olduğu için iç burkan günahsız kitaplardır.) (bilmemkaç adımda ygs de bunlardan biridir.) Bir heves çözülmeye başlanır yine. Bu arada başarısız öğrenci dershanenin tavsiyesine uymayıp çoktan "sadece YGS kasmaya" başlamıştır. (Martın başına kadar sadece YGS kasılmış gün sayısı başarısızlıkla doğru orantılıdır diyebiliriz.) Efenim neyse 15 tatilde başarısız öğrenci için "Ulen zaten Martta kasmaktan gebericem, biraz tatil yapayım." diyip 15 tatili murdar edebilir. Veya okuldaki zamanından daha yoğun bir program uygulamak yerine daha hafif bir program uygulayarak tembelliğe alışır.

Dershane sizi kampa almadıysa (kampa da gidin demiyorum gerçi) 15 tatili yönetmek zordur çünkü işin içine otokontrol girer. Evde yalnız ve özgürsünüzdür, kimse size karışmaz, siz de kimseye bakıp çalışmaya özenmezsiniz. Ben bunun hatırlatmasını 15 tatil gelince yapacağım, ama sadece hatırlatmayla sınırlı kalacak çünkü gerçekten bu iş tamamiyle size kalmış bir olay. Ama küçük bir öneri vereyim, kendinizi kütüphaneye sokup fantazi yapabilirsiniz. "Dünyayı zombiler bastı, kütüphanenin dışı zombi kaynıyor, çıkarsam acı acı ölürüm, ama zombiler kütüphaneye giremiyor çünkü kütüphanenin içindeki büyü zombileri iktidarsız kılıyor. Acilen çok çalışıp zombileri yokeden bir silah geliştirmeliyim."

Marttan itibaren ful YGS kasmaya başlanılır. Tempo gene son haftaya doğru düşer. (Düşmemesi lazım.) Son hafta birazcık tatil yapılır (Bence yapılmaz.)

YGS'de başarısız olunur. Hayır yani sadece başarısız öğrenci başarısız olmaz, bu hepiniz için geçerli. Hepiniz başarısız olacaksınız.
Nihahahahahaha

YGS'den çıkan herkes başarısızdır. Çünkü kimse kendini " başarılı hissedemez. Türkiye birincisi bile egolu biri olsun olmasın "Hepinizi geçtim laa ezikler zuha xDé" şeklinde takılamaz. Çünkü diken üstündedir, LYS'de yapacağı en ufak hata onu koltuğundan eder. Örneğin ben istediğim bölüm geldiği için kendimi başarılı sayıyordum gibiydi ama Matematikten yaptığım bir yanlışın istatistik sorusu olduğunu ve bir arkadaşımın arkadaşının Matematikte sadece bu soruyu doğru yaptığını duyunca biraz üzülmüştüm. (Not: İstediğim bölüm geliyor dedim de sene sonunda gelmedi. :))

YGS'den çıkan herkes başarısızdır, bazı arkadaşlar bilerek moralini bozar, saçmalar. LYS çalışmaları inişli çıkışlı olur, ve LYS'yi de zaten bozuk bir moralle bir beklenti olmadan çözerler. Azim kırıntıları bitmiştir. Bu kişiler başarısızdır.

Mesele bu sınavın LYS göre daha az seçici bilmeli ve sanıldığı kadar fazla katkı yapmadığının farkında olmaktadır.

5500. olmayı beklerken (geçen seneki sınava göre hesaplamıştım) 1700 küsürüncü olan biri olarak söylüyorum, sınavın zorluğu sıralamanızı epey etkileyebilir. YGS'de çok kötü bir puan alıp da LYS'de iyi yerlere çekebilirsiniz. Veya seneye hazırlanırsınız, o kadar büyütülecek bir şey değil sınav her sene var.

Bunları söylüyorum ama YGS'yi kökten boşlamayın, tıp ve sağlam mühendislikler için YGS hala şart.

Nisanda bazen "LYSye çok var." bazen "Eyvaaah çok az kalmış." edalarıyla gene inişli çıkışlı bir grafik olur. Tabii okul sınavları ve LYS konularını öğrenme aşaması da buna bir neden. Asıl baba ay Mayıs ayıdır. LYS'de yapacağınızı bence YGS öncesi ve Mayıs ayı büyük ölçüde belirler.

Bu mayıs ayı çok popüler bir aydır. Çok da kritiktir. 90.dakikada gelen penaltı gibi bir şeydir. Öyle ki bakanlık yazı bile yayınladı "Sınav mayıs ayında kazanılır." diye.

http://mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/52/07/191849/icerikler/sinav-nasil-kazanilir_381375.html

Mayıs ayı sıcaktır ama yaz ayları kadar bunaltıcı değildir. Öğrenciler bu ayda 2.sınavlar bittiği için rapor alırlar (Böylece 3.sınavlardan kaytarırlar.) Ama okul engeli kalkınca yine 15 tatildeki gibi rehavet başlar.

Başarısız öğrenci bu rehavete katılıp mayıs ayını iyi değerlendiremez.

Yine otokontrol yapmanız gerekir. Ben bunun bilincinde olduğumdan raporu daha erken alıp sınava iki-üç hafta kala okula tıpış tıpış gelmeyi seçtim. Bunu yapan benden başka sadece bir kişi vardı yani anlayacağınız sınıfta tektim. İyi mi oldu? Bence evet. Bir yandan okula geldiğim için çalışmakta zorunda hissediyordum kendimi, bir yandan serbestçe hocalara sorular sorabiliyordum, bir yandan sınıfın gürültüsünü çekmiyordum. Bunu sonra daha detaylı yazacağım.

LYS1 gelir. LYS1 ile LYS2 arasında başarısız öğrenci hiçbir şey yapmaz ve LYS2'de macera biter. Belki de devam eder?

***

 Şimdi başarılı öğrenciye gelelim. Aslında başarılı demeyelim de ideal diyelim, sadece otokontrolle bunlarkolay değil, insan irade zayıf.

Başarılı öğrenci boş değildir, önceki senelerden bir temeli vardır, yoksa (var benim böyle bir arkadaşım 9.sınıfta matematiği bir olan, 420. olup bilkent elektrik elektroniğe gidiyor şimdi) da derslerine ekstradan özen gösterir. (Fiziğim çok kötü olduğu için (lisede hiç düzenli fizik çalışmadım) 5 kitabı aynı anda çözdüğümü söylemiştim ha gene sınavda batırdım ama olsun.)

Yazın ders çalışır ama bu ders programı önceki gibi inişli çıkışmalı/aşırı büyük ivmeli değildir.
Okul zamanı çalışacağı temponun yazdakinden çok daha fazla olacağını bilir. Dershane hazır boşken değerlendirmesi gerektiğini bilir.
Bu arada okul derslerine düzenli çalışır ve okul sınavlarında sıkışmaz, dershane ve okulu aynı anda götürebilir.
Grafikte de gördüğünüz gibi sınav zamanı daha fazla çalışmaya başlar. Bu çalışma temposu artık düşmeden YGS'ye kadar yürütülmelidir. YGS-LYS arası ise temel ihtiyaçlar dışında her şey bırakılıp gerçek anlamda hapis hayatı yaşanmaya başlanmıştır. (Fatih Aslan'ın dediği gibi)
İşin en önemlisi de başarılı öğrenci önemli işleri sınavdan iki hafta önce, mart ayı, mayıs ayı gibi zamanlara ertelemez. Ama bu dönemleri de çok iyi değerlendirir.
Herkesin canı sıkılır ama başarılı öğrenci kendini motive etmeyi bilir. Özellikle okul engelinin kalktığı 15 tatil ve rapor dönemini iyi değerlendirir. azimliyazar.blogspot.com

***

Evet başarılı ve başarısız öğrenci üzerinden konuyu genel hatlarıyla ele aldım. Yukarıda demek istediklerimi çok iyi toparlayamadım farkındayım (paslandım mı ne?) o yüzden size önerilerimi bir de maddeler halinde yazıyorum. (Hepiniz madde okumaya bayılıyorsunuz biliyorum :)))

* Öncelikle temmuzda yazdığım yazıları (Soru sorma-çözme sanatı, paragraf teknikleri gibi kritik yazıları özellikle) tekrar okuyun ve uygulayın. Ben kendim yazdığım halde unuttum yazıları, siz de unutmuşsunuzdur.

* Artık "YGS çalışıyorum ne zaman LYS'ye geçeyim, YGS'yi ne zaman bitireyim, Kasım yeter mi?" gibi soruları sormaktan vazgeçin.
Zaten farketmişsinizdir, dershanede YGS-LYS demeden dandun dalıyorlar. Öyle YGS-LYS ayrımı Martın başına kadar yoktur. Hepsi "ders" kategorisindedir. Hocalar "Artık bırakın LYS'yi sürekli YGS kasın." diyene kadar sadece YGS çalışmak yok. Sakın "Ben YGS'de elimden geldiğince iyi yapayım da zaten YGS-LYS arası çok tempolu çalışırım." diye düşünmeyin. Bu dönemde havaların ısındığını unutmayın. Tekrar ediyorum "EKSTRA YGS ÇALIŞMASI YOK."

* Ne çalışacağınıza gelince, sloganımız şu:

"Dershanede ne gösteriyorlarsa o + Okulda ne gösteriyorlarsa o."

Bu plandan sapmamalısınız. Geri kalan her şey (sözeller, ileriki konular) bu plana ekstra olmalı, yani yukarıdakileri hallettiniz mi ekstra çalışmaları düşünebilirsiniz anca.

* Azimli olun. Sabırlı olun. İnançlı olun. Hevesli olun ama ders dışındaki şeylere hevesli olmayın. 

* Yazın sözel çalışmadıysanız haftada bir gün konu anlatımına çalışıp her gün 3-5 tane testini çözün (en az). (2 paragraf testini de unutmayın.) Eğer düzenli olarak yaparsanız zor bir şey değil. Ben serviste giderken Felsefe çözüyordum (Felsefe'ye ihtiyacım olduğundan değil ama, sırf zevkten :)) siz de bu servis/otobüs gibi bilimum zamanları değerlendirin. (İşlemsiz ve sevdiğiniz dersleri çalışmanız öneririm, sıkılmayasınız diye. Ama dikkat! Sevdiğiniz dersleri dedim sevdiğiniz konuları değil.) Serviste müzik dinleyerek veya uyuyarak öldürmeyin zamanınızı.

* Yazın 12.sınıf çalışmadıysanız ilk günden itibaren okulla paralel olarak çalışmaya başlayın. Bunu yapamıyorsanız bile sınavdan önceki güne bırakmayın bari, dershanedeki işlediğiniz konuların testleri/ödevleri kesintiye uğramamalı.

* "Okul sınavlarını takmayın." diyenleri takmayın. Zaten ben "Okul sınavlarını takmayın." desem beni de takmayacaksınız. Bu doğanızda var, bende de vardı.

* Yazın beni dinlemeyip YGS çalıştıysanız yapacak bir şey yok, aynı konuları bir daha görüp çalışacaksınız ama 12.sınıf ve sözeller için ekstra efor sarfetmeniz gerekecek.

* İlk hafta kendinizi çok zorlamayın, hatta ilk gün arkadaşlarınıza sinemaya bile gidebilirsiniz. Ben gittim zararını görmedim. (Okulu kırmayın ama, gereksiz yere devamsızlık yapmış olursunuz.)

* Çalışma odanıza hedefiniz olan üniversitenin güzel bir resmini asın ve motive olun. YGS'den bir hafta önce kaldırın resmi.

* Okul zamanı da konu konu ders çalışmaya devam, zaten şu ana kadar saat bilmemkaçta bilmemne testi şeklinde diyet listesi ders programlarını uygulayamadığınızı görmüşsünüzdür. Ama konu konu olayını unutmayın. Dershanede pazartesi biyolojiden a konusunu gösterdiler, akşama onun testlerini çözdünüz, ola ki pazartesi fizikten gösterilen b konusunun testlerini çözmeye zaman kalmadı, o b konusunun testlerini sıradaki fizik dersine kadar, ders yarınsa otobüste formül ve örneklerin kısa tekrarını amaç.

* Amacınız derse girdiğinizde önceki dersten hiçbir şey hatırlamıyor olmamak. Yabancı dizilerde olur ya karizmatik ana karakter "Previously, in Dexter." der ve önemli yerlerin tekrarını kısaca gösterirler. O tekrarı izlemezsiniz bazı eski karakterlerin yaşadıkları olaylar aklınıza gelmeyebilir. Sonra Türk dizilerindeki upuzun bir özete ihtiyacınız olur ama dizinin o bölümünü zamanında seyredememiş olursunuz.

* Henüz işlemediğiniz/testini çözmediğiniz/tekrarını yapmadığınız ama işlemeniz gereken konuları bir yere not edin.

* Bazı konuları anlaması/hafızada tutması zordur bunu unutmayın. Bazı konuları birden fazla defa işleyecek/dershanede göreceksiniz. Bu işte yanlış bir şey var diye düşünmeyin. Ben Optik'in videolarını 5 kez izledim, ve 5 kez de testlerini çözdüm. Çünkü sürekli unutuyordum.

OKUL RUTİNİ

* Derslerde aralıksız ders çalışacaksınız. Ama Matematik, Kimya ve Biyolojiyi dinlemenizi tavsiye ederim. Fizik ve Geometri'yi dinlemeniz konusunda bir şey diyemeyeceğim, bizde kimse dinlemiyordu, hocalarda vicdanen anlatıyordu "Devlet bana oturduğum için para vermesin." diye yani. Fizik ve Geometri konuları pek ağır değil bu sene, o yüzden o konuda topluluğa uyabilirsiniz.

* Yukarıda saydığım derslerin dışındakiler boş derstir (sayısallar için), anlayışlı hocalar bunların dışındaki dersleri ya az işlerler ya hiç işlemezler. İşleyip de öğrencilerin ne yaptıklarını umursamıyorlarsa sıra altında (veya karışmıyorlarsa sıra üstünde) testini çözebilirsiniz. Hocanız gerizekalı değilse anlayış gösterecektir.

* Konu anlatımına çalışmayı eve bırakmanızı öneririm ama asıl önerim siz nasıl rahat ediyorsanız o. Ben konu anlatımlarına devamsızlık yaptığım günlerde veya  haftasonları sessiz bir ortamda gayet dinç çalışırdım. (Konu anlatım çalışmak dediğimde bir konuya en baştan çalışmak, video izleyip notlar almak, tekrar etmek değil, tekrarın zamanı olmaz.)

* Daha önce de söylediğim gibi etrafın gürültüsüne göre testini çözdüğünüz ders değişebilir ama mutlaka gürültülü ortamda da test çözebilmelisiniz.

* Sıra arkadaşınızın da başarınızda payı olacak. Benimki sürekli ders çalışıyor, önemli dersleri benimle beraber dinliyor ve Matematik sorularımı çözüyordu. Beni hiç rahatsız etmiyordu. Düşünüyorum da acaba sürekli konuşan, ders çalışmayan, rahatsız edici bir tip olsaydı neler olurdu? Böyle bir sıra arkadaşına sahipseniz onu değiştirmenizde yarar var. Aynı şekilde, muhabbetin derin olduğu arka köşe sıralara da oturmayın derim.

* Derste muhabbet yok. Hani hocalar hep der ya "Derste niye muhabbet ediyorsunuz teneffüse saklayın." diye, işte bu laf ilk defa (ve son kez) bu yıl geçerli olacak. Arkadaşlarınıza "Teneffüste konuşuruz ders çalışmam lazım bitiremedim şu testi off." gibi cümleler kurun da çok meşgul olduğunuzu anlasınlar/sansınlar.

* Not defteri edinin demiştim, bu not defteri okulda mutlaka yanınızda ve cebinizde olsun. Arkadaşlarınız konuşurken duyduğunuz önemli bir bilgiyi bile not alın.

TENEFÜSLER

* Tenefüslerde ders çalışmayı bırakabilirsiniz, ama kendinizi yorucu aktivitelerden kaçının. Amaç ders zili tekrar çaldığında ders çalışmaya hazır olmak.

* Öğle arası da aynı şekilde, gidip futbol oynamayın. Ekstradan, öğle arasında kısa bir deneme yapabilirsiniz, öğle arası dinlenmek için biraz uzun.

DEVAMSIZLIK KULLANIMI ve HEYET RAPORU

* Bu çok önemli bir konu arkadaşlar. Bu sene benim ve arkadaşlarımın matematiğini en çok devamsızlık hesabı geliştirdi. :)

* Öncelikle UYARI: Gereksiz devamsızlık yapmayın, devamsızlar joker hakkıdır. Devamsızlıkları planlı olarak yapmalısınız. Devamsızlık yapmayı planlamadığınız günlerde okula eliniz kanda da olsa gidin.

* Genelde öğrenciler tüm günler gelir, YGS'ye 2-3 Hafta kala ise özürsüz devamsızlıkları kullanmaya başlar. Mayısta ise birinci/ikinci sınavlar biter bitmez rapor alırlar ve bu rapor sayesinde ikinci/üçüncü sınavlardan azat edilirler, bu sınavlara not verilmez. (Raporsuz gitmezsen sınava notun 0 veya hocanın insafına kalmış.)

* Şu an size oldukça mantıklı gelen ve bizim milletimizdeki yumurta-kapı geleneğinden doğmuş olan bir sistem bana kalırsa bir hayli yanlıştır.

* Benim kafamdaki sistem şöyle bir şeydi. İlk dönemin son sınavlarında rapor alarak (veli iznini kaldırmıştı çok saygıdeğer bakan abiler) yırtarım. (5-5-3 toplam 13 gün, çarşamba karneler basıldığı için 2 gün rapor almaya gerek yok.) Böylece eksiklerimi kapar, henüz pek rapor kullanan olmadığı için dershaneye gider istediğim kadar birebir/özel ders alırım. Sonra YGS'den önceki son haftaya kadar okula giderim çünkü evde çalışmak sıkıcı olur, son haftada pazartesi perşembe gelirim hem sınıf da boş olur. Sonra YGS bitince bazı günler (Matematik olduğu günler çünkü hoca test çözmeye izin vermiyordu ve dersi pek verimli geçmiyordu.) devamsızlık yapar LYS konularımı hızlıca işlerim. Sonra birinci/ikinci sınavlar bittikten sonra uzunca bir süre okula gelmem (özürsüzler duruyor), son sınavlarda ise ilk birkaç sınava mecburen girerim çünkü rapor hakkım kalmadı. Tam böyle değildi aslında ben heyet raporu alır temelli gelmem diyordum da onu almak o kadar kolay değilmiş. :)

* Neyse evdeki hesap çarşıya uymadı. (Bu sene sıkça başınıza gelecek deyim.) Raporu aldım ve sınavlardan yırttım evet ama YGS'den önce 8 gün devamsızlık yaptım. Çünkü havalar ısınmıştı, insanın canı ders çalışmak istemiyordu. Sınıf hala boş değildi ve gelenler de muhabbet ediyordu. Dershane ise her gün deneme yapıyordu.

*YGS bitince LYS'de epey geri olduğumu farkedip özürsüz devamsızlık yapmayı sürdürdüm, artık salıları gelmeyip evde konu anlatım işliyordum. İntegrali iki günde bitirmiştim iyi olmuştu, sonra tekrardan işlemek gerekti tabii de, çünkü o konu öyle iki günde oldu bitti denecek konu değil. Bu gelmediğim günler ayrıca dershaneden yüklüce birebir/özel ders alıyordum, akşamları bolca almam mümkün değildi çünkü talep çoktu.

* Mayıstaki sınav haftası bittiğinde farkettimki özürsüz devamsızlık haklarımı har vurup harman savurmuşum. Etrafta bir sürü heyet raporu alan eleman olduğu için babamdan yardım istedim. Ama babam da emekli bir öğretmen, böyle bir şey yapacak tanıdığı yok. Sülalede doktor yok zaten. 2-3 kişiye sordu ama olmadı. Zaten kendisi de inanmıyordu, "Suç bu. Kimse senin için işinden olmaz." filan diyip duruyordu,  ben sürekli baskı yapıyordum adama, ama aklım almıyordu, bütün doktorlar babama "Olmaaaz!! Çok büyük baskı altındayız." derken millet nasıl leblebi gibi heyet raporu alıyordu?

* Sonuç olarak heyet raporu filan alamadım. Önümde iki yol vardı, ya 14 gün okula gidip son sınavlarda rapor alacaktım ya da 14 gün okula gitmeyip son sınavlara giricektim.

* Ben ikincisini seçtim, çünkü sınavlar artık dert değildi. Notlarımı çok az etkileyecekti. Okula geldiğimde sınıfta (sonradan anladım ki okulda) kimse olmayacaktı, böylece rahat rahat ders çalışabilecektim. Bu dönemde okula gelmesem muhtemelen evde pek isteklice ders çalışamayacaktım.

* Ve o zor kararı verdim.

* Arkadaşlarım benimle dalga geçiyordu. Kolay değil, okula gelen tek 12.sınıf olacaktım ve onlara göre geleceğimi yakmıştım. :)

* 8 gün özürlü 2 gün özürsüz devamsızlık yaptım, gene 4 gün gelmek zorunda kaldım. Sınıf hala doluydu.

* Sınav haftası geldi, ilk iki gün sınıfta 2 kişi okulda 6 kişi filan vardı. Diğer 12.ler evde hasta.
Okula gelenler de "Matematiğim 1 düşecek." diye geliyor. Kuru kalabalık kayboldu ve yalnız kaldım. Ama benim gibi bir kişi daha varmış başka bir sınıftan.

* Bu dönemde hoca masada oturdu ben sırada ders çalıştım. Dikkatimi dağıtacak hiçbir şey olmadı. Kimya hocasına sorular sordum. Kimya hocam sayesinde ekstradan dershanedeki kimyacıya soru sormama gerek kalmadı. :)

* Tek sorun (ve en büyük sorun) bazı hocalar sınıfa gelmeye tenezzül etmediği için, herhalde çok meşguldüler, sınıf defterini alıp imzalatmak için peşlerinden koşmam gerekiyordu, bu hayli zamanımı yiyordu. "Ulan sizin yüzünüzden ders çalışamıyorum!" diye bağırmak geliyordu içimden, malum sınafa iki hafta mı ne kaldı, psikolojim altüst.

* Sınavlar hafif geçti, zaten konuları biliyorduk, kağıtları erkenden verip çıkıyordum. Etrafta kimse olmadığından hocalar daha anlayışlı gibiydi. Fizikçi 80 olan notumu 85 yapıp daha sonra da eokula 95 girmişti (muhtemelen 8'i 9 okumuştur.) Almancacı çok düşük aldığımı görünce notu hiç girmedi.

* Sonunda okuldan kurtulup sınava girdik. Ve şimdi diyorumki iyiki böyle abuk subuk ve olağandışı bir devamsızlık programı kullanmışım da bulunduğum mevkiye varmışım. Heyet raporuna filan da hiç gerek yokmuş.

* İşte bu da madde madde benim hikayem.

* Peki size bunu neden anlattım?

* Arkadaşlar bu yıl başınızı en çok ağrıtacak olaylardan bir şey bu devamsızlık olayı. Yukarıda acemi bir insanın stratejisini ve bunu nasıl eline yüzünü bulaştırdığını gördüğünüz. Özetle benim devamsızlık şöyle bir şey oldu:



Not: Size yeni yönetmelik gelmiş, 10 gün özürsüz toplam 45 gün devamsızlık varmış ama veli mazeretleri de dikkate alınacak deniyor. Buradan benim anladığım sistem 12.sınıflar için pek değişmemiş, veliniz izin verdiği takdirde yapacağınız devamsızlıklar özürlü olup rapor yerine geçebilir, bizde sadece 5 gün izin vardı, okulun bitimine 25 gün kala veli izni özürlü devamsızlık sayılmaya başlandı.

* Size önerilerim ise şunlar:

* Konular sıkışmaya başlayana veya sınav zamanı gelene kadar devamsızlık filan kullanmayın.

* Devamsızlıkları toplu halde değil birer birer kullanın. Tatile çıkmıyorsunuz, evde ders çalışacaksınız.

* Sınav haftaları her halükarda stresli olacağından veli izinlerini/raporları bu günleri kullanabilirsiniz (tabii ilk ve ikinci dönem sınavlarından bahsediyorum, dönem ortası birinci/ikinci sınavlardan değil)

* Devamsızlıkları bir takvime planlayın. Bazı haftalar bir devamsızlık yapıp o günde de dershanenizden birebir/özel ders alıp veya ofisine katılarak sorularınızı önlerinize yığın, 12.ler okulda olduğundan size zaman ayırırlar. Eğer ayırmazlarsa devamsızlığınızı planladığınızı, bu şekilde avantaj elde etmeye çalıştığınızı söyleyin ve anlayış göstermelerini isteyin. Ama bunu önceden söyleyin.

* Eğer evde ders filan çalışmıyorsanız devamsızlık yapmayın, gidin okula.

* Benim gibi sınıfın boş olacağı günlerde okula gidebilirsiniz.

* Evde klimanız varsa çok sıcak günler de okula gitmeyebilirsiniz, çalışmak çok bunaltıcı olur.
Çalışmaya sakın ara vermeyin.

* Heyet raporu öğrencilerin bir hevesle alıp daha sonra evde film izlemek için kullandıkları rapordur. Daha önce de söylediğim gibi heyet raporu ve uzun tatiller öğrencileri tembelleştirir. Bu tür uzun tatillerini iyi yönetmek gerekir. Yönetemiyorsanız yapmayın böyle tatiller.

OKUL DIŞI ETKİNLİKLER

* Hep ders ders nereye kadar değil mi? İnsanın biraz eğlenmeye de ihtiyacı var. İşte yapabileceğiniz etkinlikler:

Etkinlikler

*

Evet yazı bitti. Bir ömür gibi geçmiş senenin bitmesinin üzerinden 2 ay geçti ve ben çoğu şeyi unutmuşum şimdi farkettim. Yazmayı unuttuğum yerler illa vardır. Hepinizin sorularınızı bu yazının altından (veya oradan buradan) cevaplıyorum ve cevaplamaya devam edeceğim. Yazıda değinmediğim yerler olursa yeni yazılarda değinirim artık. Tekrar söylüyorum artık sık yazacağıma söz veremem, hatta yazacağıma bile söz veremeyebilirim. Boş konuşmak ve yazdıklarımı bir daha yazmam istemem, yeni yazılarımı okumak isteyenler eski yazılarımı bir daha okuyarak belki eskiden dikkat etmedikleri ama şimdi onlara önemli gelebilecek bilgilere ulaşabilirler.

Herkese iyi çalışmalar.